TürkiyeSON - 28.03.2024 -

EY MÜSLÜMAN! YETİM VE ÖKSÜZLER DÜNYASINDAN HABERİN VAR MI?

EY MÜSLÜMAN! YETİM VE ÖKSÜZLER DÜNYASINDAN HABERİN VAR MI?

Yetim; Babası veya anasını ölmüş olan, henüz buluğ cağına ermemiş küçük yavrucuğun adıdır. Anası ölmüş küçük yavrucağa öksüz, hem anası, hem babası ölmüş olan yavrucağa, hem yetim ve hem de öksüz denir. Yetim; barınma kudretine sahip olmayan, şefkat ve himayeye muhtaç mazlum ve mağdur olan günahsız küçük yavrucak. Yetim; anası ve babası toprağa düşmüş ve müslümanların himayesine bırakılmış küçük çocuk demektir.

Yetim; ağladığı zaman arşı taşıyan melekleri titreten, güldüğü zaman cennete güller açmasına vesile olan günahsız yavrucak. Hz. Ömer´in rivayet ettiği bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır. “Bir yetim zulme, haksızlığa uğradığı vakit, onun ağlamasına Arş titrer” Zahiren kimsesiz gibi görünen, ana ve babası ölmüş olan yetim çocuğu, bizim bilmediğimiz ve anlamayacağımız bir şekilde, Yüce Mevla yetimleri insanların himayesinden çıkarıp, kendi himayesine aldığını unutmadan, yetimlere şefkat elimizi uzatmalıyız. Kim yetimlere merhametle yaklaşmaz onlara zulmederse, Yüce Rabbimizin intikam okuna hedef olur.

Yüce Rabbimiz, Bakara suresinin 220. Nisa suresinin 10. Ayetlerinde şöyle buyurmaktadır. [“ ..Sana yetimlerden soruyorlar. De ki; ‘Onların iyilikleri için çalışmak, onlarla birlikte hayatı paylaşmak hayırlıdır. Onlar sizin din kardeşlerinizdir” “ Yetimlerin mallarını zulmederek yiyenler, muhakkak karınlarına ateş doldurmuş olurlar. Onlar çılgın bir ateşe (Cehenneme) gireceklerdir.”]

Mü´min bir baba ve anne evladını nasıl severse, nasıl bir merhametle korumaya çalışırsa, çok daha dikkatli bir şekilde büyük bir imtihanla karşı karşıya kaldığımızı, şuurlu bir şekilde düşünerek, yetimlere şefkat kollarımızı açmalıyız. Çocuklarımız sadece suya, gıdaya, giyinmeye sıcak bir yuvaya değil, aynı zamanda sevgiye, dinini öğrenmeye, eğitilmeye muhtaçtırlar.

Şefkatle sevilen çocuk neşe´li, sevgiden ve şefkatten yoksun çocuk, boynu bükük merhamette muhtaç bir mahzundur. Hz. Peygamberimiz şöyle buyuruyor; “ Allah rızası için bir yetimin başını okşayan kimse, elinin dokunduğu saçlar sayısınca ona sevap yazılmış olur. Kim bir kız veya erkek yetime iyilik yaparsa, şahadet parmağı ile orta parmağını göstererek, ben onunla cennete işte böyle olurum.”

Dünya hayatının bir başlangıcı birde sonu vardır. Başlangıç tarihini kesin olarak bilmediğimiz gibi hangi tarih ve saatte sonlanacağını da bilmiyoruz. Bildiğimiz ve iman ettiğimiz şey dünya fani, Yüce Allah bakidir. “ Yüce Allah´ın haricindeki her şey fanidir. (bir başlangıcı birde sonu vardır.) Yücelik ve ikram sahibi olan Rabbimiz bakidir.(Rahman 26-27) Yüce Allah (CC) dünya hayatının ne zaman sona ereceğini kullarına bildirmemiştir. Bu ilmi kıyamet saatini sadece kendisi bilmektedir. “Şüphesiz ki, kıyamette ait bilgi Allah´ın yanındadır.”(Lokman 34)

Fani olan dünya hayatı, ebedi âlemi (Cennet veya Cehennemi)kazanmak için Yüce Allah tarafından eksiksiz ve kusursuz olarak hazırlanmış bir imtihan salonudur. Dünya hayatının sonu olmasaydı, insanların imtihana tabi tutulması, ölümlerinden sonra hesaba çekilmeleri söz konusu olmazdı. Kâinatın nasıl yok olacağını Tekvir suresini okuyarak yeniden hatırlamakta fayda vardır. Her ümmetin bir ecel vakti olduğunu, Yüce Allah (CC) Araf suresinin 34. Ayetinde şöyle haber vermektedir.”Her ümmet için takdir edilen bir ecel vakti vardır. Müddetleri gelince biran dahi geri kalmazlar, öne de geçemezler.”

Fani olan insan, ezeli ve ebedi olan Yüce Allah´ın huzurunda hesabını vererek ebedi âlemde (cennet veya cehennemde yerini alacaktır. Arasta kalanlar ve günahlarından dolayı cehenneme girecek olanlar, Rabbimizin dilemesiyle ya cezalarını çekerek veya af edilerek cennette yerlerini alacaklardır. Ebedi hayatı kazanacak ameller dünyada yapılacak, hesabı öbür âlemde görülecektir. Yüce Allah´ın insanoğluna verdiği bu kısacık ömür sermayesini, doğru bir şekilde kullanamayan insan, kendi kendine en büyük zulmü yapmaktadır.

Son ilahi din olan İslam dinini, son ilahi kitap olan Kur´an-i kerimi, son ilahi Peygamber olan, peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) inanan ve kabul eden müslümanlar! İnandım demekle kurtulamayacağımızı bilerek hareket etmeliyiz. Yüce Rabbimiz Ankebut suresinin 2. Kıyamet suresinin36. Ayetinde şöyle buyuruyor. [“ insanlar ‘İnandık demeleriyle bırakılıp imtihan edilmeyeceklerini mi sandılar?” “ İnsan başıboş bırakılacağını mı sanıyor ?”]

Bu uzun girişten sonra tarih boyunca ve günümüzde yapılan hak batıl savaşları nedeniyle milyonlarca çocuk yetim kalmıştır. Günümüzün yetimlerine sahip çıkmak, onlara merhamet etmek, şefkat kollarımızı açmak, müslümanım diyenler için, diğer ibadetlerimizin yananda çok farklı bir ibadettir.

Yetimlerle alakalı imtihanı kazanmak için malımızla, malımız yoksa bedenimizle yetimlerin yardımına koşmalıyız. Yarın eyvah dememek için, ekmeğimizi bölüşmeliyiz, onları şefkat kollarımızın altına alarak ısıtmalıyız. Merhametle yaklaşarak derin acılarını gidermeliyiz.

Yetimlere ulaşmak için hayır kurumlarına yardımlarda bulunmalıyız, birbirimizi teşvik etmeliyiz. Sıcak evlerimiz de oturarak, çeşitli nimetlerle donatılan sofralarımıza kurularak, televizyon ekranlarından gördüğümüz acıklı olayları seyrederek, döktüğümüz iki damla gözyaşımızla kurtulacağımızı sanmayınız. Dünyanın muhtelif yerlerinde zulme uğrayan, vatanlarından sürgün edilen, anaları, babaları, kardeşleri, nineleri, dedeleri öldürülen, aç, susuz, barınaksız bırakılan yetimlerin, yaşadığı, yürek yakan binlerce acı verici olaylardan bir kaç tanesini naklederek makalemizi tamamlayalım.

Muhabir bir yetim çocuğa soruyor. Adın ne? Gülsüm. Baban nerde? Cennete. Annen nerde? Cennete. Ağabeyin, ablan, kardeşin, ninen, deden nerde? Cennete. Sen nerde kalıyorsun? Şu çadırda ki çocuklarla. Babanı, anneni, kardeşlerini, dedeni, nineni kim öldürdü? Beşar! Sen ne yapıyorsun, ne yapacaksın sorusu karşısında, o minnacık elerini yana açarak, masum bir şekilde gözlerinde akan yürek yakıcı yaşlarıyla, bilmiyorum diyerek yere çökmesi, müslümanım diyen herkesin yüreğini delip geçtiğine inanıyorum.

Bir başka muhabir, yetim bir kız çocuğa adın ne? Fadıma diyorlar. Babanın adı ne? Bilmiyorum. Ananın adı ne? Bilmiyorum. Babanı, ananı tanıyor musun? Hayır, ben bebek iken ölmüşler. Kim öldürdü? Beşar diyorlar. Nerde kalıyorsun? Çadırda. Aç mısın, elbisen var mı? Amca ayaklarımda ayakkabı olmasa da, bana bir parça ekmek bir elbise yeter. Lakin annem, babam, kardeşlerim yok, onları hiç tanımadım, onları özlüyorum.

Ey Müslümanlar! Bilelim ki, Yüce Allah(CC) yaratığı hiçbir mahlûkata muhtaç değildir. Fakir ve muhtaç olan bizleriz. Merhametliler merhametlisi yüce Rabbimiz kullarına zulmetmez. Anlayabilenler için her şey bir imtihandır. İmtihanı kazanmanın yolu tefrikaya düşmeden İslam kardeşi olmaktır. Gerisi boş laftır.

Reklam
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ