Afganistan Ve Türk-Turan Jeopolitiği
AFGANİSTAN VE TÜRK-TURAN JEOPOLİTİĞİ
Slav stratejistlerin zorlaması ile terminolojiye “Orta Asya” olarak giren tabir, binlerce yıldır Türk/Turan jeopolitiği olan Türk İli/Türkistan coğrafyasıdır. Bu coğrafya ve Türkistan Türklüğü üzerine araştırma yapmak, çeşitli nedenlerle ülkemiz aydınları için geçtiğimiz dönemlerde mümkün olmamıştır. Maalesef 2000 yılına kadar Turancılık ve Türkçülük, irtica ve bölücü yapılarla birlikte bir iç tehdit olarak görülmüştür.
Türkistan coğrafyası jeopolitik bir kavramdan çok, bir milletin istikbalini temsil etmektedir. Bu gün bahse konu coğrafya, Anglo-Saksonların ve Slavların marifetiyle Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan, Kuzey Afganistan ve Çin işgalindeki Doğu Türkistan şeklinde bölünmüş olsa da, en azından 5000 yıllık bir Türk yurdu olduğu gerçeğini gizleyemez. Özellikle Batı Türkistan bölgesindeki “Enöv” (Türkmenistan) kentindeki Türk medeniyeti ile ilgili bulgular MÖ 4500-9000 senelerine kadar uzanmaktadır. Güney Türkistan bölgesi (Kuzey Afganistan) bu kentin hemen yakınında yer almaktadır.
Son 250 yıldır Peştun egemenliğine terk ettirilen bu bölge, Anglo-Sakson ve Slav sömürgeciler arasında çatışmalara sahne olmuş, bu çatışmalardan en fazla zararı da, adına “Türkmen-Hazara-Özbek-Aymak-Kızılbaş-Afşar-Kırgız-Kazak denilen Türk soylular görmüştür. Güney Türkistanlıların 250 yıllık mücadeledesinde “Abdulkerim Mahdum, Azad Beg Kerimi, Resul Pehlevan (okuma yazması yok ama Atatürk’ün fikirlerine çok bağlı biri), Hazara Türklerinin lideri Abdülali Mezari gibi, düşmanlarına korku salan kahraman liderleri olmuştur.
Afganistan mülki idare sistemi, vilayet,şehir (vilayet merkezi), ulusval (ilçe), alakadar/nahiye, kışlak/oba (köy), ve guzer (mezra) şeklindedir. Bu taksimat, 1932 tarihinde Nadir Şah döneminde 28 vilayet olarak yapılmıştır. Sonraki dönemlerde Zahir Şah döneminde, 29 vilayet olmuş, Necibullah döneminde Peştun parlamenter sayısını artırmak için, Paktiya vilayeti, Host,Paktiya ve Paktika olarak üç vilayet yapılmış ve vilayet sayısı bu şekilde 31’e yükselmiştir. Günümüzdeki vilayet sayısı 31 olarak bulunmaktadır . Bunlar; Uruzgan, Bağdıs/Baygız, Bamyan, Bedahşan, Bağlan, Belh, Pervan, Paktiya, Paktika, Tahar, Cevzcan, Zabul, Samangan, Gazni, Gor, Faryab, Farah, Kunduz, Kandahar, Kabul, Kapisa, Kunerha,Lağman, Loger, Nengerhar, Nimruz, Verdek, Herat, Hilmend, Host, Ser-i Pol’dür.
Türkistan coğrafyası haritada görüleceği gibi, İran Türkistan’ı hariç 5.583.844 KM2 dir. İran
Türkistan’ı İran’ın Salihabad-Damğan-Beşehr-Hazar Denizi kuzeyi hattı ile Güney Azerbaycan bölgesi olup yaklaşık 200.000 KM2 dir.
Türkistan coğrafyası incelendiğinde, İran Türkistan’ı dâhil yaklaşık 5,8 milyon KM2’lik bir alan
ve bu alanda yer alan Türk Milleti’nin tarihi gözler önüne gelir. Yazımızın konusu olan Güney Türkistan bölgesi Afganistan’ın kuzeyinde yer almaktadır. Günümüzde Çin devletinin işgal hedefinde olan bu bölge, Türkistan coğrafyasını (Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini) güneyden kontrol etmesi nedeniyle kritik bir öneme sahiptir.
Güney Türkistan veya Zonu Şimal (Kuzey Bölgesi), Tirbend-i Türkistan (Türkistan sınırı) ve Hindikuş Dağlarının kuzeyidir. 243.778 KM2 olan bu coğrafyada yer alan Ser-i Pol, Faryab, Samangan, Belh, Cevzcan ve Cevzcan’dan bölünerek ayrı birer vilayet olan Ser-i Pol, Faryab, Badğıs ve Herat eskiden beri Türkistan olarak bilinir. Güney Türkistan ahalisinin büyük bölümü Özbek, Türkmen ve Aymak olup aralarında az sayıda Tacik ve Peştun yaşamaktadır. Ayrıca memlekete hakim unsurlardan olan Gılzaylar ve Abdallar menşe itibariyle Türk’tür.
Kuzey bölgesi denilen ve Safahat-ı Şumal olarak adlandırılan bölge, Afganistan’ı kuzey güney istikametinde ikiye bölen Hindikuş Dağlarının kuzeyinde bulunur.Bu bölge bilinen tarihten beri Türk’lerle meskundur.Safahat-ı Şumal ismi yaklaşık 40 yıl önce Hizb-i Demokratik Halk/Demokratik Halk Partisi tarafından verilmiş ve bölgedeki halkın Peştun baskısına karşı birleşmesini sağlamıştır. Son 250 yılda Afganistan’da iktidar kral Peştun, Başbakan/Dışişleri Bakanı Tacik olmuş ve Türk soylulara yönelik baskı uygulamaları bu gün Taliban’ın da yaptığı gibi süregelmiştir. Güney Türkistan adı ve Türkçe dili, hem geçmiş dönemdeki Peştun ve Tacik asıllı yöneticilerce hem de günümüzdeki radikal/gerici/yobaz bir yapı olan Taliban tarafından yasaklanmıştır.
Afganistan’da bulunan Türk unsurlar şunlardır.
- Abdalılar/Abdaliler ; Nadir Şah’dan sonra yönetimi ele geçiren bu kabile Eftalit/Akhunların torunlarıdır.İ ki büyük kolları vardır. Bu kollar Abdali ve Ğılcailer olup,genel olarak Peştunlaşmışlardır.
- Afşarlar/Kızılbaşlar ;Türk Safavi hanedanı ve Nadir Şah döneminde emirlerin yanında ve Sarayda çalışmak üzere getirilen Oğuz kökenli kişilerdir.Bunlardan Kızılbaş olarak adlandırılan bir kesim Türkçeyi unutmuştur. Bunlara Hazara da denilmektedir. Halen Kabul’un Afşar mıntıkasında (Politeknik Enstitüsünün olduğu bölge)oturan Türkler Timur Şah döneminde Peştunlara karşı koymak için buraya getirilen 24.000 Afşar/Kızılbaş Türklerinin torunlarıdır. % 60’ı Türkçeyi unutmuş ve Hazaralaşmıştır. Bu mıntıkaya iki kilometre mesafede bulunan Afşar-ı Silo isimli bölgede ise halkın % 50’si Tacik, % 30’u Özbek ve Peştun, % 20’si ise Hazara’dır. Bahse konu Hazaralar da Afşar Türk’üdür. Ayrıca Kandehar’ın Tophane semti de Afşar/Kızılbaş kabile ile meskundur.
- Aymaklar (Oymaklar); Bölgede Timurluların zayıflamasıyla ortaya çıkan İran etkisi sonucunda İranlıların Herat’a saldırmasıyla burada Derbar sarayında bulunan görevliler dağlara çekilerek (Tirbendi Türkistan-Türkistan Zırhı Dağları- Herat’tan Mezarı Şerife kadar uzanır.)İran’ın yapacağı bir katliamdan kaçmışlardır. Aymaklar, Çehar (dört)Aymak (Derzi,Firuzkuhi,emşidi,Timuri),Doz Aymak (Duvazdeh (oniki) Aymak, Veya Duz /Hırsız Aymak) ve Taymani boylarına ayrılmıştır.Büyük kısmı Özbek lehçesi, bir kısmı da Türkçe- Farsça karışımı dil konuşmaktadır. Tarih ve Türklük bilincine sahiplerdir.
- Çağataylar ;Çağatay devletinin artıklarıdır. Özbekçe, Derice/Farsça ve Peştuca konuşurlar. Kabul’un kuzeyindeKuhistan,Kuhdaman,Karabağ,Çarikar,Kelekan vePençşir bölgelerindekiler Tacikleşmiş olsa da evlerinde Türk soylu olduklarını gösteren şecere ve nesepnameleri vardır.
- Ğoriler ; Eftalit/Akhun soyundandırlar. Bölgeye Moğollardan önce gelerek hüküm sürmüşlerdir.Nüfus sayımlarında Peştun kabilesi olarak gösterilmektedirler. Çığçeran ile Bamyan arasındaki Hazaracat bölgesi, Gazne, Bağlan ve Tahar vilayetlerinde yaşarlar. Türkçe konuşurlar.
- Halaçlar/Galzai/Gılzaylar ; Sistan’dan Hindistan’a kadar olan coğrafyada yaşarlar (Kitabül Measalik ve’l Memalik-İstahri).Çoğunluğu Peştuca ve Derice/Farsça konuşurlar. Farab vilayetindekiler Türk’lük bilincindedir. Evlerinde Trük soylu olduklarını gösteren şecereleri ve nesepnameleri vardır.
- Hazaralar ; % 80’i Şii, % 15’i Sünni, % 5’i İsmaili olan Hazaralar Türk/Moğol ırkındandır.
Afganistan’a 1229-1447 yıllarında gelmişlerdir. Hazaragi adı verilen Türkçe-Farsça karışımı bir dil konuşurlar. Bunlara ait Hizb-i Vahdeti grubunun öldürülen lideri Abdülali Mezari’nin Türkçü çizgide olduğu için öldürüldüğü bilinmektedir. Ağırlıklı olarak, Bamyan, Gor,Gazne,Verdek ve Ser-i Pol’de otururlar.Hazaralar Emir Abdurrahman zamanında Türk tarihinde bilinmeyen 100.000 insanını kaybettiği bir katliam yaşamıştır. Aynı davranış günümüzde Taliban tarafından yapılmaktadır. Pervan vilayetinin Sorh Parsa ilçesi ve çevresinde yaşayanlar Türkmenli olduklarını söylerler.
- Karlıklar ; Afganistan’da yaşayan en eski Türk soylulardır. Tahar, Kunduz, Samangan ve Fayab vilayetlerinde yaşarlar. Akhun kökenlidirler.Özbek Türkçesi konuşurlar.
- Kazaklar ;Kendilerini Özbek tanıtırlar. Badahşan, Tahar, Kunduz, Bağlan, Samangan,Belh, Cevzcan, Ser-i Pol, Faryab ve Bağdıs vilayetlerinde dağınık olarak yaşarlar.
- Kırgızlar ; Badahşan vilayetindeki Pamir ve Vahan koridorunda yaşarlar.Ayrıca, Kunduz vilayet Merkezi , Samangan Vilayetindeki Taşkurgan ilçesi, Belh vilayet merkezi ile Mezarı Şerifte de yaşamaktadırlar.
- Özbekler; Baburi ve Şeybani olarak iki koldurlar. Güney Türkistan (Kuzey Afganistan) yoğun olarak bulunurlar. Afganistan’daki en kalabalık Türk unsurlardır. Güney Türkistan’daki kabileler şunlardır;Kuşçu,Nayman,Karluk,Böyrek,Barlas, Kıyat. Uruklar İse; Arlat, Barın, Tuyaklı, Katay, Mangıt ve Bataş’lardır.
- Türkmenler ; Ağırlıklı olarak Afganistan-Türkmenistan sınırında (Güney Türkistan) ve Zonu Şimal/Kuzey Vilayetlerinde yaşarlar. Ersarı, Alili, Sarık, Salır ve Teke tayfasındandırlar. Gerek Türkistan’ın Çarlık Rusyası tarafından işgalinde gerekse SSCB tarafından Afganistan’ın işgalinde Türkmenler katliamlara maruz kalmışlarıdır.
Bölgedeki Türklerden kimliğini ve dilini koruyanlar ile, dilini ve kimliğini kaybetmiş olan kabilelerdeki ortak miras şecerelerin ve nesepnamelerin yüz yıllardır muhafaza edilmesidir.
Afganistan’daki Türkler ile ilgili kaynaklar incelendiğinde, buradaki Türk varlığı daha iyi
anlaşılacaktır. Bu kaynaklar; Afganistan Der Penc Garn-i Ahir- Mir Muhammed Sıdık Ferhengi, Afganistan Der Mesir-i Tarih-Mir Gulam Muhammed Gubar, Asar-ı Tarihi- Hacc Kazım Yezdani, Asar-ı Tarihi- Nesir Ahmed Devletabadi, Asar-ı Tarihi- Abdülhay Habibi, Türkistanname- Barthold, Siracü’t Tevarih-Feyz Muhammed Katib Hazara, Tezkire-i Mukimhani-Cevzcani, Ayende-i Afganistan-Hamid Gül, Rehnüma-yı Katağan ve Bedahşan, Tarih-i Meymene ve İranlı Şair Said Mehdi’nin bölge hakkındaki yazılarıdır.
2020 yılı verilerine göre Afganistan nüfusu 38.928.346 kişidir. Bu nüfusun % 35’i Peştun, % 15 Tacik, % 48 Türk (Özbek; % 25, Hazara (Şii) ; % 10, Türkmen ; % 8, Aymak ; % 4, Kırgız ; % 1), Beluç, Arap, Pamiri (Şii ve Sünni) ve Paşai’lerin toplamı ise; % 2’dir. Nüfus sayımlarında kadın ve çocukların büyük kısmı sayıma tabi tutulmamıştır. Bu nedenle verilen sayım sonuçları sağlıklı değildir. Afganistan’ın Peştun ve Tacik yöneticilerince dünya kamuoyuna verilen nüfus sayımı sonuçlarında, Türk soyluların sayısı bilinçli olarak mevcudun altında, Peştun ve Tacik nüfus ise mevcudun üzerinde gösterilmiştir. Güney Türkistan’da da Türkler arka plana itilmekte, dolaylı yoldan dışlanmaktadır. Nitekim nüfus konusunda devlet bürokrasisi tarafından negatif ayrımcılığa tabi tutuldukları için çoğu aile fertleri nüfus cüzdanı alamamaktadır. 7 kişilik bir aileden ortalama 2 kişinin kaydı bulunmaktadır.
İçinde bulunduğumuz dönemde Afganistan konusunda ülkemizi ilgilendiren iki konu vardır. Bunlar; Kabul Havalimanının denetimi görevi ve Talibandan kaçan ve Türkiye’ye gelen/gelmeye çalışan göçmenlerdir.
Birinci konudaki başarı Afganistan’daki Türk soylular ile işbirliğinden geçmektedir. Buradaki Türklerin teşkilatlandırılıp, bilinçlenmesine yönelik çalışmalar, tüm Türkistan coğrafyasının emniyeti için elzemdir. Kendisine İslamcı yapı diyen, aslında vahşi birer hayvandan farkı olmayan Taliban ile aynı paralelde olmak, Türkiye’ye büyük zarar verir. İslamiyet’in nuru yerine cahiliye devrinin karanlığını alan bu örgüt, geçmişte olduğu gibi, halen devam eden Türk düşmanlığı ile yoğrulmuştur. Ele geçirdiği kuzey bölgelerdeki ilk işi, Türkçe konuşmayı yasaklamak olmuştur. Görev alınması halinde, bu haydut sürüsü ile çatışma kaçınılmazdır. Bunların tasması Pakistan gizli servisinde olmakla birlikte, devreye Çin ve Rusya’da girmiştir. Köpek kemik verene bağlıdır. Köpeğe kemik veren sayısı artmıştır. Örgüt Türkiye’ye karşı bazı sözler verse de, tam tersi durumla karşılaşmamız kaçınılmazdır. Konu sadece Afganistan değildir. Konu tüm Türkistan coğrafyasına hâkimiyet konusudur.
İkinci konu olan göçmenler konusunda, geçmiş dönemde Rus işgalinde bu ülkeden kaçan grupların sayılarına baktığımızda, İran’a 2.850.000, Pakistan’a ise 3.257.600 kişi sığınmıştır. Bunların sadece 50-55.000’i Türk soylulardır. Kalanlar Peştun asıllılardır. Yani bu gün Taliban’ın ana yapısına hakim olan Peştunlar, günümüzdeki Araplar gibi vatan için savaşma yerine, kaçmayı seçmişlerdir. Bunlar, gittikleri ülkelere aynı sosyal yapılarını taşıyarak gettolaşmış, zaman içerisinde sığındıkları ülkede güvenlik güçlerine karşı koyacak yapılar oluşturmuşlardır. Örnek; Pakistan’ın doğusuna sığınan bu kaçaklar, sık sık Pakistan güvenlik güçleri ile çatışmaktadırlar. Sığındıkları ülkenin kanunları yerine kendi şeyh ve liderlerinin sözlerine uymaktadırlar. Taliban canavarının insan kaynağı olan medreseleri açık/gizli faaliyete geçirerek çocuklarının beyinlerini yıkamaya devam etmektedirler. Vatan sevgisi olmayan bu insanların Türkiye’ye kabul edilmeleri halinde, benzer durumlar ile karşılaşmamız ve iç güvenlikte yeni sorunlarla uğraşmamız kaçınılmaz olacaktır. Ülkemizdeki mevcut sığınmacı ve kaçaklarla birlikte bunların da ülkeye kabulü halinde neredeyse genel nüfusun % 10’u gibi bir yabancı unsur içimizde olacaktır. Bu ülkemiz için bir milli güvenlik sorunudur. Gelecekte ülkemizde karışıklık çıkarmak isteyenlerin çok kolay kullanabilecekleri bu yabancı unsurlara karşı şimdiden tedbir alıp, “Muhacir-Ensar” masalını bırakmamız en doğru yol olacaktır. Aksi politikalar PKK’nın yanı sıra yeni örgütlerle karşı karşıya kalmamızı kaçınılmaz kılacaktır. Bad-el harab-ül Basra (İş işten geçtikten sonra) alınacak tedbirler veya yanıldık beyanları karşılaşılacak zararları önleyemeyecektir.
Emekli Kurmay Albay Yusuf Çetinkaya