Aşk-ı Nebi’yi görmek için son 2 gün!
Hazreti Muhammed’in doğumunun 1444’üncü yıl dönümünde Ayasofya Müzesi’nde açılan Aşk-ı Nebi Sergisi, 10 Haziran’da sona eriyor. Hazreti Muhammed’in irtihal yaşına göre seçilmiş 63 Hilye-i Şerife’yi sanatseverlerle buluşturan sergide; İran, Mısır, Suriye ve Iraklı hattatların nesih, sülüs, ta’lik, celi, müselsel ve kufi hatlarda yazdığı eserler, İslam sanatının nadide örneklerini gözler önüne seriyor.
İslam Kültür Sanat Platformu (İKSP) ve Diyanet İşleri Başkanlığı işbirliğince Turkcell’in desteğiyle İstanbul Ayasofya’da düzenlenen Aşk-ı Nebi sergisi 10 Haziran 2015 Çarşamba günü sona eriyor. Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri kapsamında “Doğumunun 1444. Yılında Hz. Peygamber” temasıyla düzenlenen “Aşk-ı Nebi” sergisi, Hazreti Peygamber’e övgü dolu sözlerden oluşan 63 Hilye-i Şerife’yi sanatseverlerle buluşturuyor.
Türk hattatlar hocalık yaptı
Mehmet Çebi koleksiyonundan hazırlanan sergi, özgün çalışmalar ve levhalarla sanatseverlerin ilgisini çekiyor. Hat sanatının bugün geldiği seviyenin, yaşanan büyük kültür ve medeniyet kopukluğuna rağmen çok iyi durumda olduğunu belirten Koleksiyoner Mehmet Çebi, İslam ülkelerinin tanınmış hattatlarının birçoğunun özellikle de İranlıların hocasının Türk hattatlar olduğunu söylüyor. Sergide hilyesi bulunan Gürkan Pehlivan ise sanat hayatında kendi imzasıyla yaptığı ilk eserin hilye-i şerife olduğunu belirterek, “Yazılarımın yüzde 99’u hilye-i şerife oldu. Hilye yazmak başka bir duygu. Yazdığım hilyelerin sayısını bilmiyorum. Hepsinde yeni bir güzellik yakalamaya çalışıyorum. Kültürel olarak sanata yaklaşımımızda iyileşme var. Farkındalıklarımız oluşmaya başladı.” diyor.
En eski hilye 1600’lerde Hafız Osman Efendi tarafından yazılmış
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Hattat Prof. Dr. Hüsrev Subaşı profesörlük tezini Hilye-i Şerifeler üzerine yapmış. Peygambere övgü dolu tasvirlerden oluşan Hilye-i Şerifeler hakkında önemli detaylar veren Subaşı, hilyelerin Osmanlı’nın geleneksel sanat formlarından izler taşıdığını belirtiyor. Hilye-i şerifenin yazısı itibariyle hat, süsleme yöntemleri açısından da tezhip sanatının konusu alanına girdiğini ifade eden Subaşı, günümüze ulaşan en eski hilyenin, 1698’de hayatını kaybeden Hafız Osman Efendi imzasını taşıdığı bilgisini verdi.
Hilyeler, Osmanlı İstanbul’unun en güzel yansıması
Hilyelerde farklı tarzlar denendiğini belirten Subaşı, en makbulünün klasik Osmanlı tezhibi olduğunu belirterek 19. yüzyılda yapılan rokoko süslemeler arasında da başarılı örnekler olduğunu belirtiyor. Dünya çapında müze, kütüphane ve özel koleksiyonlarda paha biçilmez değerde hilye örneklerinin bulunduğunu belirten Subaşı, “Hilyeler, Osmanlı’nın İstanbul kültürünün sanata güzel bir yansıması olarak görülebilir. Kültürümüz o kadar değerlidir ki insanlar, bu kültürün en özel ifadelerini levhalaştırarak evlerinin en güzel köşesinde görmek istemişlerdir. Bunun için hat ve tezhip sanatçısına ödediklerinin pazarlığını bile yapmazlar. Gelenek halen de sürmektedir. Ayasofya’daki sergiyi bu gerçeğin bir yansıması olarak görebilirsiniz.”