Bakan Tüfenkci, Referandum Sonuçlarını Değerlendirdi
Bakan Tüfenkci, referandum sürecini değerlendirdiği programda “AGİT’in geçmişteki raporlarına bakın hangi seçimi sağlıklı anlattığı bir rapor var.” dedi.
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, TRT Haber canlı yayınında Sermin Baysal Ata’nın referandum sonuçlarına ilişkin sorularını yanıtladı.
Bakan Tüfenkci’nin konuşmaları şöyle:
Son sözü millet söyledi
Öncelikle son sözü millet söyledi. Biz kampanyaya başlarken de AK Parti olarak milletimizin sözünün başımızın üstünde yeri var dedik. Burada bir parti yarışı yoktu milletin geleceğini oyladığı bir referandumdu. Netice itibari ile millet yeni bir sisteme Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçilmesi konusunda karar verdi. Demokrasilerde sandıktan çıkan 50+1 esas ve o şekli ile hayat buluyor. Bunun dünyada ve Türkiye de örnekleri var. Önemli olan bundan sonra bizim birlik ve beraberlik içerisinde olmamız. Zaten demokrasi şeklinde geçti çok büyük bir olayla karşılaşmadık Diyarbakır istisnasının dışında ve herkes çok yüksek bir katılım sağladı. Bu sevindiriciydi baktığımız zaman 18 yaşındaki kardeşlerimiz de yaşı ilerlemiş vatandaşlarımız da, hasta yatağından kalkıp gelenler de engellilerde iradesini sandığa yansıtma azminde oldu.
Kaybeden yok, Türkiye kazandı
Oylama artık geçmişte kaldı bundan sonra elbette ki sonucun değerlendirmelerini siyasi partiler yapacaktır. Şunun altını çizmek lazım bunun kaybedeni yok. Çünkü Türkiye kazandı. Hayır diyenler de evet diyenler de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bu toprakların insanı. Netice itibari ile 2019’da artık Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine ve yeni bir yönetim şekline geçmiş olacağız. Bunu bir kavga meselesi haline de getirmemek lazım.
MHP ile ortak hareket ettik
Biz MHP ile mecliste ortak hareket ettik ve milletin önüne getirdik. Bu bir çorba çorbada kimin tuzu var bunu ayrıştırmanın önemi yok. Zaten önemli olan çorbanın pişmesi ve pişti önümüze geldi.
Bundan sonraki işbirliğini şartlar belirler, konular belirler. Baştan beri ifade ettiğimiz gibi AK parti ve MHP kendi kurumsal kimliği ve teşkilatları olan iki ayrı parti. Biz ortak anayasa teklifini milletin önüne getirme konusunda anlaştık ve bunu da başardık. Netice itibari ile sandıktan da çıkardık ve sistem değişikliğine gittik. Bizim artık bundan sonrasına ve 2019 a bakmamız lazım. Yeni sisteme kendimizi hazırlamamız için bununla ilgili çalışmalara şimdiden başlamamız lazım.
Doğu ve Güneydoğuda EVET oylarının artması
Bunu elbette ki çok önemli ve anlamlı buluyoruz. Terörden etkilenen bu bölgede terör örgütünün baskısı vardı. Verilen mücadele sayesinde bu baskı bir anlamı ile kaldırıldı. Çukur siyaseti izleyerek oradaki esnafımıza iş adamlarımıza halkımıza hayatı dar edenler. Bugün siyasi
anlamda bir bedel ödediler. Bu oranlar yeterli değil bence daha da artması gerekiyor. Çünkü orada normalleşmenin siyaset eli ile olması lazım.
Hatırlarsanız HDP’yi Türkiye partisi ilan ederek meclise sokmak, AK Partinin tek başına iktidarını engelleme projesiydi bana göre. O gün o partiyi Türkiye partisi olarak ilan edenler bugün geldiği nokta itibarıyla bölge partisi dahi olamadığını ve siyaset üretemediğini görmüş oldular. Siyasetten çok dağdakileri şehirlere taşıyarak baskı unsuru oluşturduklarını gördüler. Şimdi bizim bu anlamada bölgedeki olumlu havayı, hizmetlerimizle artırarak, gönüllerine girerek sürdürmemiz gerekiyor. 80 milyonun kardeşliği ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ortak paydasında, sen, ben veya etnik kimlik üzerinden siyaset yapmayarak, sevgi ve barışı ortaya koyarak, güvenliği mutlak sağlayarak, sosyal ihtiyaçları gidererek oradaki vatandaşlarımızın gönüllerini fetheden işler yapmamız lazım.
Doğu ve Güneydoğu’yu dolaşan bir Bakan olarak söylüyorum. Oradaki halkımızın en büyük ihtiyacı güvenlik. Güvenlik olmadığı zaman vatandaş siyaset de yapamıyor, hayattan da zevk almıyor. O yüzden öncelikli olarak vatandaşlarımızın güvenliğini garanti altına almamız gerekiyor.
Biz bölgede yeni bir sayfa her zaman açtık. Zaten terörle mücadele etkin bir şekilde başladı, o yeni bir sayfaydı. Esnaflarımıza, iş adamlarımıza yapmış olduğumuz desteklerle, terörden mağdur olan insanlara yapmış olduğumuz yardımlarla, terörle mücadele edilen bu illerin 23’ünde cazibe merkezleri ilan ettik biliyorsunuz, bunu şimdi hızlı bir şekilde hayata geçirmemiz lazım.
O yöreler için talepte bulunan yatırımcının önünü açmamız lazım. Hızlı bir şekilde orada fabrikaların bacalarını tüttürmemiz lazım. İnsanların orada çalışmalarını sağlayarak işsizlik sorununu gidermemiz lazım.
Büyükşehirlerde ‘Hayır’ oylarının yüksek çıkması
Genel merkezimiz bu anlamıyla çalışmalarına başladı. Bunun analizleri elbette ki yapılır ve önümüzdeki günlerde kamuoyu ile de paylaşılır. Büyükşehirlerde hayırların önde çıkmasının birçok sosyolojik nedeni olabilir.
Hayır cephesinin yalan üzerine bir kampanyası vardı. Bu düşünülebilir. AK Parti seçmenleri içerisinde kadınlarımız her zaman daha güçlü olmuş ve baktığımız zaman analizlerde erkeklere göre 1-2 puan önde olmuşlar. Bu anlamda da bir analiz yapılması gerekir, eşitlendi mi geriye mi düştü anlamında. Netice itibariyle biraz önce de ifade ettiğim gibi AK Parti’nin adaylarına ve orada uyguladığı siyasete dair bir işaret değil. Genel anlamda birkaç partinin veya başka partilerden olup da anayasa değişikliğini makul görenler oy vermiş ama genel seçimlerde oy vermemiş olabilir. Veya AK Partiden olup da hayır oyu vermiş olanlar da olabilir. Bunlara bakmak gerekiyor.
CHP’nin itirazı
Tabi bu partilerin dışında teknik bir konu ama ben YSK’nın tarafsız olduğunu, zaten yasalarla kurulmuş hakimlik teminatı altında görev yapan hakimler tarafından oluşturulmuş bir kurul.
Bugüne kadar bütün seçimler objektif bir şekilde yapılmıştır. Bu konuda Türkiye’nin sicili temizdir. Referandum sonucuna baktığımızda, bir milyon üç yüz yetmiş binin üzerinde evet oyu ile hayır oyu arasında fark var. Bu sayıya baktığınızda ne kadar mühürsüz oy olduğunu düşünebiliyorsunuz ki. Bir milyon mühürsüz zarf mı olabilir ki geçersiz olsun. Alınan Evet oyu üç yüz ile beş yüz ile ifade edilebilecek rakamlar değil. Aradaki rakam çok ciddi bir rakam dolayısıyla bu itirazların bir netice vereceğini zannetmiyorum. Tabi ki CHP’de muhalefet olarak itirazları geliştirmek zorunda olabilirler. En azından kendi çalıştıkları kampanya kendilerine umut bağlayanlara karşı bir umut olmaları açısından bu durumu normal karşılıyoruz. İtiraz edebilirler. Zaten CHP’nin itiraz etmediği bir seçim var mı? Hiç hatırlamıyorum. Bu güne kadar seçimlere baktığımızda her seçimde mutlaka itiraz etmişlerdir. İlk kez TBMM’de bu anayasa değişikliğinde geçtiğinde Anayasa Mahkemesine götüreceklerini hep ilan etmişlerdi. O zaman da gitmemişlerdi. Bunu bir alışkanlık olarak görebiliriz.
AGİT’in kararı
AGİT’in geçmişteki raporlarına bakın hangi seçimi sağlıklı anlattığı bir rapor var.
Şimdi muhalefet ağzıyla yazmış. Geçmişteki raporları ve şimdiki raporlarına baktığınızda eşit şartlarda geçmediğini güvenliğini sağlanamadığına ilişkin raporları olmuştur. AGİT bu anlamda şaşırtıcı bir durumu yok. Olağanüstü bir durum yok. Her parti eşit şartlarda kampanya yapma herkese açık her partiye açık.
Birisi görünür bir kampanya yürüttü. Birisi görünmeyen bir kampanya yürüttü. Hayır cephesinin görünen bir kampanyası yoktu. Belki de bunu bir taktik olarak kullandı. Hiçbir hayır cephesinin de somut bir logosu yoktu. Bunu kendileri de açıkladılar. Biz bu cepheyi bu şekilde oluşturuyoruz dediler. Bu kampanyanın formatını kendileri bu şekilde belirlediler. Dolayısıyla görünen ile görünmeyen arasında elbette bir fark olacaktır.
AB sözlerini yerine getirmiyor
O açıklamalar ve yaklaşım çok doğru bir yaklaşım değil. Üstenci bir dille Türkiye’nin demokrasisine ve hukuk işleyişine aşağılayacak bir şekilde açıklama yapılması doğru bir yaklaşım değildir. Avrupa Birliği’nin bugüne kadar vermiş olduğu sözlerin yerine getirmemesinin vicdan azabını duymaları gerekiyor. Yani Türkiye kendilerine verilen sözlerin tamamını yerine getirmiş bir ülkeyken AB’nin bu konudaki tavrı çok zayıf kalmıştır. Dolayısıyla Türk milleti AB’nin söz verdiği ve yerine getirmediği bir dönemi yaşıyor.
Göçmen anlaşmasını yerini getirdik. Onlar karşılığında vize anlaşmasını yerine getirmedi. Gönderecekleri paralar konusunda sözlerini yerine getirmediler. Biz bütün bunları bir kenara bırakıyoruz. Üstenci bir dilin kullanılması ve Türk milletinin vermiş olduğu karara saygı duymaları demokrasinin en temel işlevlerinden birisidir. Millet kararını verdi ve sandığa gitti. Milletimizin vermiş olduğu karar karşısında AB’nin tehdit içerikli yaklaşımı doğru değil. Esasında dünya bugün AB’yi tartışıyor. AB kendi içinde tartışıyor. Önce kendilerini bir toparlasınlar. Netice itibari ile AB ile ilgili iki tarafın rasyonel bir zemin içerisinde yürümesi gerekiyor. Türkiye aynı zamanda en fazla ithalatının da AB ye yapmaktadır.
Biz AB ile ilişkilerimizi rasyonel bir şekilde ve iki tarafında kazanacağı bir şekilde sürdürmek istiyoruz. Gümrük birliği konusunda irademizi ve isteklerimizi ortaya koyduk. Şimdi
referandumdan sonra Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle 2019’a kadar seçim atmosferi olmayacak. Avrupa’da da bu anlamda seçimlerin sonuçlanacağına göre, biraz daha gerçekçi zeminlerde ilişkilerimizi sürdürmek gerekiyor. AB’nin Türkiye’ye bakış açısının biraz daha deyim yerindeyse küstahlıktan çıkıp gerçekçi bir tavra dönüşmesi lazım. Ekonomik zemin ve siyasi istikrar noktasında karşılıklı güven oluşturmak önemli.
İdam gelebilir mi
Şimdi tabi halkın talebine kayıtsız kalınamıyor. MHP, idam noktasında beyanatta bulunuyor CHP de meclise getirin dedi. Biz bu noktada AB ne der, ne demez ona bakıyoruz. Türk Milleti ne diyecek ona bakıyoruz. Eğer Türk Milleti 15 Temmuz’da yaşadığı travmanın karşılığında idam gelmesini istiyorsa millet buna büyük oranda evet diyorsa yapacak bir şey yok, millet bu noktada farklı düşünüyorsa buna da saygı duyarız.
Erken seçim ihtimali yok
Esasında Cumhurbaşkanımız noktayı koydu. Bunun üzerine bir şey söylemek doğru değil. Mart’ta yerel seçim Kasım’da da Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimi bir arada yapılacak. Onun dışında bir şey görünmüyor.
Cumhurbaşkanının AK Parti’ye üyeliği
Esasında Cumhurbaşkanımız da Başbakanımız da açıkladı. Anayasa değişikliği kesinleştikten sonra davet edilecek ve Cumhurbaşkanımızın da üyeliği partiye gelmiş olacak. Bunun tarihi YSK’nın bu anayasa değişikliğini kesinleştirme tarihiyle ilgili. Belki bir, belki iki gün sonra Cumhurbaşkanımız da AK Partimize katılmış olacak. Akabinde tabi ki 30 gün içinde HSYK ile ilgili düzenlemeler hayata geçmiş olacak.
Ekonomi ağırlıklı bir gündemimiz olacak
Tabi ki bizim hükümet olarak ekonomi ağırlıklı bir gündemimiz olacak. Ekonomik bir takım yapısal reformları gerçekleştirme yönünde gayretlerimiz, terörle mücadele ve terörü bitirme noktasında çalışmalarımız devam edecek. Milli eğitimle ilgili yapmamız gerekenler var. Oradaki bir takım düzenlemeleri hayata geçireceğiz, adımlar atacağız.
İhracatta biliyorsunuz biz 2017’yi yatırım yılı ilan ettik ve 2017 de bu yatırımların Türkiye’de hızlı bir şekilde hayata geçmesini istiyoruz. Yine ihracatımızda altın yılı olmasını istiyoruz ve ihracat rakamlarımızı da çok daha yukarılara çekmek istiyoruz. Bununla ilgili yapmamız gerekenler, atmamız gereken adımlar vardı atmıştık bunların takibini yapacağız ve yeni piyasalara mutlak ve mutlak girmiş olacağız.
Dolayısıyla bizim amacımız insanların refah düzeyini arttırmak ve ceplerine giren parayı arttırmak insanlarımıza iş aş bulmak ve ekmeğini büyütmek. Bir kere 2019’a kadar seçim olmadığını gördük bu bir siyasi istikrar ve öngörülebilirlik getirir bu ekonomi için çok önemli biz oturup bu 2 seneyi planlayabiliriz.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile mutlaka bir hükümet olacağını görecek, koalisyonların olmayacağını ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile beraber toplumsal bir uzlaşmanın olacağı görülecek. Yüzde 50 artı 1 i almayan hiçbir kesimin iktidara gelmesi mümkün değil.
Şimdi referandum geçmesi için birçok kesim ile ortak hareket edebiliyorsak o zamanda yine ortak hareket edeceğiz. Birlik ve beraberlik içerisinde Türkiye’yi kalkındırmak istiyoruz.
Bülten / Gümrük ve Ticaret Bakanlığı