Batıdaki Tehdit – Megali İdea
BATIDAKİ TEHDİT – MEGALİ İDEA
Megali İdea kelime anlamı olarak; “Büyük Fikir”, “Büyük Ülkü” anlamına gelmektedir. 1798 Fransız ihtilalinden sonra belirlenen bu hedef Yunanlıların emperyalist politikalarının amacıdır. Bu hayali düşüncenin hedefi; İstanbul’un (Konstantinopolis) merkezini oluşturduğu Bizans-Yunan İmparatorluğu’nun yeniden canlandırılması, Doğu Roma İmparatorluğunun topraklarının Yunan Krallığı’na katılmasıdır.
Yunanlılar bağımsızlık için 1800’lerin başından itibaren bir çok isyan başlatmıştır. Başlangıçta birbirinden bağımsız olan olaylar batılı devletler ve Rusya’nın da yardımı ile kurdukları cemiyetler vasıtasıyla teşkilatlı hale gelmiştir. Bu cemiyetlerden en meşhurları “Etniki Eterya (Azınlıklar Birliği) ve Filiki Eterya” cemiyetleridir. Megali İdea esası Filiki Eterya cemiyetinin kurulma aşamasında oluşturulmuş ve bu cemiyetin programında yer almıştır. Bu programa göre Megali İdea’nın hedefleri;
(1) Yunan Milletinin tam istiklalinin temini,
(2) Batı Trakya ve Selanik’in Yunanistan’a ilhakı,
(3) Ege Adalan’nın Yunanistan’a ilhakı,
(4) Oniki Ada’nın Yunanistan’a ilhakı,
(5) Girit Adası’nm Yunanistan’a ilhakı,
(6) Batı Anadolu’nun Yunanistan’a ilhakı,
(7) Pontus Rum Hükümetinin kurulması,
(8) Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı,
(9) İmroz ve Bozcaada’nın Yunanistan’a ilhakı,
(10) İstanbul’un işgal edilerek Doğu Roma İmparatorluğu’nun ihyası şeklindedir.
Bu dönemde Cemiyet; Selanik, Tırhala, Çamlıca, Mora, Eflak. Buğdan, Kudüs, İskenderiye, Ege Adaları, İstanbul, Anadolu sahilleri, Bükreş ve Moskova’da şubeler açmıştır. Türkiye’deki şubeleri Rum ticaret şirketleri maskesi altında çalışmıştır. Cemiyetin faaliyetlerinin yürütülmesinde kiliselerin de büyük rolü oldu. Çünkü kiliseler kendilerine verilen imtiyazlar sebebiyle denetlenemiyordu. Yapılan aramalarda, kiliselerin silah deposu haline getirildiği, silahların tabutlar içerisine yerleştirildiği görülmüştür. 1814’den itibaren ise, İstanbul’daki Patrikhane, bu cemiyetin merkezi halinde çalışmıştır. Dönemin Patriği Grigoryas da cemiyetin faal bir üyesi olarak hainliklerine devam etmiştir. Bu fikrin başlangıcından günümüze kadar kazandığına özet olarak bakacak olursak;
— Yunanistan’ın Bağımsızlığını Kazanması;1828-29 Osmanlı-Rus harbinden sonra 1830 yılında, Avrupa devletleri ve Rusya’nın yardımıyla hedefine ulaşmış ve dört buçuk asır süren Osmanlı – Türk egemenliği Yunanistan’da sona ermiştir.
— Batı Trakya ve Selanik’in Yunanistan’a İlhakı; Balkan harbi esnasında (1912 – 1913) bu madde’de gerçekleşmiştir.
— Ege Adalarının Yunanistan’a İlhakı; Balkan harbinin içinde, Limni 22 Ekim 1912’de Taşoz- Semendirek 31 Ekim 1912’de , Midilli 2 Ocak 1913’de Sakız- Sisam- Nikariya 3 Ocak- 16 Mart ve 17 Kasım 1913’de Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir.
— Gökçeada (İmroz) ve Bozcaada’nın Yunanistan’a İlhakı; Balkan harbinden sonra, Gökçeada (İmroz) 31 Ekim 1912 Bozcaada 7 Kasım 1912’de Yunanlılar tarafından işgal edilmiş, ancak Büyük Taarruz’dan sonra 24 Temmuz 1923 yılında Lozan Antlaşması ile Yunanlılardan geri alınmıştır.
— Oniki Adanın Yunanistan’a İlhakı; Trablusgarp harbi sırasında İtalya tarafından işgal edilen bu adalar,Ege Denizinde Yunanlıların güçlü olması nedeniyle yapılan özel bir anlaşma bile Balkan Harbi bitene kadar İtalyanlarda kalması istenmiş, 1. Dünya savaşından sonra yapılan anlaşma ile adalar İtalya’ya terk edilmiştir.2. Dünya harbi sırasında Almanlar tarafından işgal edilen adalar,harbin sonunda Yunanlılar tarafından işgal edilmiş ve 10 Şubat 1947 tarihinde resmen Yunanlıların olmuştur.
— Girit Adasının Yunanistan’a İlhakı; Yunanistan, Girit’i, Enosis (Yunanistan’a ilhak) yapmak için Kıbrıs’takine benzer çalışmalar yapmış, yürüttüğü yoğun propagandalarla Avrupa ülkelerini ikna ederek Osmanlı Devletine “Girit meselesini çözün” baskısını yaptırmıştır.1897 Türk – Yunan harbinde Yunanlılar Dömeke’de ağır bir yenilgiye uğramalarına rağmen başta İngiltere olmak üzere batılı devletlerin araya girmeleri ve Osmanlı Devletine ağır baskılar yapmaları sonucu Girit Adası Osmanlı Devleti’nden kopartılarak bağımsızlığını kazandı ve Megali İdea’nın bu maddesi, 14 Kasım 1913’de, Yunanistan’ın Girit’i işgali ile hedefine ulaşmış oldu.
— Kıbrıs’ın Yunanistan’a İlhakı; Yunanistan, uzun yıllar Kıbrıs’ı Yunanistan’a ilhak etmek (Enosis) için yoğun çalışmalar yapmıştır. 15 Temmuz 1974’de Nikos Sampson darbesi ile Enosis’e teşebbüs edilmiş ancak Türkiye’nin Kıbrıs Barış Harekâtını gerçekleştirmesi ile yani Türk ordusunun fiilen savaşa girmesiyle bu teşebbüs akamete uğratılmıştır.
— Batı Anadolu’nun Yunanistan’a İlhakı; Yunanlılar 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkmışlar ve Anadolu’nun içerisine ilerleyerek Anadolu Türklüğünü yok etmek üzere Ankara’ya dayanmışlardır. 3 yıl süren Batı Anadolu işgal ve ilhakı Türk milletinin Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde verdiği ölüm kalım savaşı sonunda püskürtülmüş ve kaybedilen Batı Anadolu geri alınabilmiştir.
— Pontus Rum Devleti’nin Kurulması; Mondros Mütarekesinden sonra Pontus Rum çeteleri, Yunanistan’dan aldıkları talimat, Fener Rum patrikhanesinin organizesi, Rusların ve Merzifon’daki Amerikan kuruluşlarının destekleriyle silahlı faaliyete başlamışlardır. Samsun’dan Batum’a kadar Doğu Karadeniz Bölgesi’nde 25 000 kişilik bir güce ulaşan Pontus çeteleri, Müslüman halkı katletmiş ve bölgede Yunanistan’la bağlantılı Pontus Rum Devletinin kurulması çalışmasını başlatmışlardır. TBMM’nin çıkardığı kanunla Nurettin Paşa’nın komutasında teşkil edilen Merkez Ordusu, Karadeniz Bölgesini Pontus Çetelerinden temizlemiş ve Pontus Devleti kurma gayretlerini boşa çıkarmıştır
— İstanbul’un İşgali ve Bizans İmparatorluğu’nun Yeniden İhyası; Mondros Mütarekesine göre İstanbul’da 16 Mart 1920’de İtilaf Devletleri tarafından işgal edimiştir. İtilaf Devletleri adına Fransız General Frenchet de’Esprey beyaz bir atın üzerinde Karaköy de karaya çıkınca İstanbul’daki Rumlar, Galata köprüsünden Bankalar Caddesine kadar yerlere Türk bayraklarını serdiler ve işgal kuvvetlerine aziz Türk bayraklarını çiğnettiler. Yunanlılar da diğer ordularla beraber İstanbul’a çıktılar. Eyüp ve Fener bölgelerini işgal ettiler. Megali İdeanın, hayallerini süsleyen, son maddesini çılgın bir taşkınlıkla gerçekleştirdiler. Ancak Büyük Taarruz’dan sonra İstanbul’u terk etmek zorunda kaldılar.
Yunanlıların genlerine işlemiş olan Türk düşmanlığı ve Megali İdea hedefine yönelik çalışmalarından, aynı doğudaki Ermenistan ‘ın “Büyük Ermenistan-Haydat” hayali gibi, bunlarında bu işten vazgeçmeleri mümkün değildir. Büyük darbe yedikleri Büyük Taarruzdan sonra ; Yunan Ordusunda kolordu komutanı olan Prens Andre’nin yazdığı “Felakete Doğru” isimli kitapta “Küçük Asya’da ki bu fedakârlık boşuna mıdır?” diye sormakta, sonra: “Hayır” diye cevaplandırmakta ve şöyle açıklamaktadır; “Çünkü Yunan askeri tarafından Anadolu’da ekilmiş olan tohum, günün birinde büyük ve çiçekli bir ağaç halinde açacaktır.” demektedir. Yani Prens Andre; iki yüz bin kişilik Yunan Ordusu’nun denize dökülmesine, sonradan Batı Anadolu’ya getirilerek yerleştirilen milyonlarca Rum’un kendilerini,denize atarak perişan halde kaçmasına ve. bu sonucu yaşayarak “Felakete Doğru” isimli kitabında işlemesine rağmen, gene de Megali İdea’dan vazgeçilemeyeceğini anlatıyor.
Yunanistan Megali İdea hedefi için sadece Türkiye’ye yönelik bir “Psikolojik Harp Teşkilatı” kurmuştur. Türkiye’nin stratejik istihbarat etüdünü hazırlayabilecek, psikolojik hassasiyetlerini tesbit edebilecek ve dış politika analizlerini yapabilecek uzmanları ihtiva ettiği değerlendirilen bu teşkilatta halen Türkiye konusunda uzmanlaşmış, bilim adamları, asker, sosyolog, psikolog, tarihçi ve diplomatlar çalışmaktadır.
Bu teşkilat tarafından 1984 yılının başlarında ilk baskısı yapılan Ellada Sipna (Yunanistan Uyan) isimli kitaptır. Kitap, Başbakan Andreas Papandreu tarafından Yunanistan’ın Milli Güvenlik Kurulu sayılan “Yunanistan Dış Politika ve Savunma Yüksek Kurulu (KSEA)’ ya getirilmiş ve kitapta Türkiye’ye karşı uygulanması tavsiye edilen psikolojik harp operasyonları için tam yetki alınmıştır. Kitapta Türkiye’ye karşı Yunan askeri ve siyasi karar organlarına, Megali İdea’nın tahakkuku için stratejiler belirtilmekte ve Türkiye’yi zayıflatıp, parçalamanın pratik yollarını gösterilmektedir. Kitabının önsözünde, “Yunanistan’ın en büyük ve en temel düşmanı Türkiye’dir”
Hiç bir ittifak ve hiç bir faaliyet bizim Türkiye üzerindeki idealimizi “Megali İdea’yı” engelleyemez. Türkiye’yi zayıflatmadıkça ve parçalamadıkça Elen ırkına kurtuluş yoktur demektedir. Kitap,Türkiye’yi zayıf düşürmenin ve parçalamanın da yollarım göstermektedir. Bunlar özet olarak:
a.Yunanistan, Türkiye ile asla sıcak bir savaşa girmemelidir. Türkiye nüfus potansiyeli ve kaynaklar yönünden Yunanistan’dan beş misli büyüktür. Ordusu daha güçlüdür. Sıcak bir savaşta Türkiye üzerinde Megali İdea’nn gerçekleşmesi mümkün olmadığı gibi bu Yunanistan’a pahalıya mal olur. O halde ne yapılmalıdır? Türkiye’nin zayıflıkları yani psikolojik hassasiyetleri vardır. Bunlar ele alınmalı ve kullanılmalıdır.
b. En önemli hassasiyet Kürt sorunudur. Kürtlerin isyan etmesi Tanrının Yunanistan’a bir lütfü olacaktır. Bunun için her vasıta kullanılmalı, Kürtçülük hareketi desteklenmeli ve bir Kürt isyanının çıkartılması sağlanmalıdır. Bunun için müttefikler aranmalıdır. Ortadoğu’da bu iş için en uygun müttefik Suriye’dir. Hatay’ın acısı ve Türkiye ile su sorunu devam etmektedir. Avrupa’da en iyi müttefik ise İngiltere’dir. Türkler İngiliz İmparatorluğunu yıkmışlardır. Ortadoğu’da en iyi istihbaratı olan ve en eski, en varyasyonlu (değişken) politikayı uygulayan İngilizlerdir, ABD politikasına da Ortadoğu’da yön verme imkânına sahiptirler. İngiltere’yi Türkiye’ye karşı Yunanistan’ın yanında yer aldırmak Yunan diplomatlarının görevidir.
c. Türkiye’deki sol sendika ve öğrenci hareketleri desteklenmeli, Türkiye siyasi ve ekonomik istikrarsızlığa sürüklenmelidir. (Türkiye’nin 1984 yılında tesbit edilen üç hassasiyetinden biri, Türkiye’deki sol sendika ve öğrenci hareketleri iken, aynı kitabın 1995 yılında yapılan baskısında Türkiye’nin hassasiyetlerinden “sol sendika ve öğrenci hareketleri” komünizmin çökmesi ile çıkarılmış ve yerine Ermeni meselesi alınmıştır.)
d. “Türkiye’nin yanı başındaki bir Ermeni Cumhuriyeti’nin varlığı istismar edilecek önemli bir konudur.” Zira 65 yıl sonra, Ermeni milliyetçiliğinin atağa kalkmış olması, elbette ki bir tesadüf değildir. Yunanistan üzerine düşeni yapmalı ve Ermeni Meselesini desteklemelidir” denmektedir. Megali İdea hedefine yönelik çalışmalar günümüzde de hız kesmeden sürdürülmektedir. Kıbrıs ile Ege Denizindeki sorunlar, Doğu Akdeniz de meydana gelen durumlar ve Türkiye aleyhine kurulan ittifaklar ile AB’nin bu hedefin yanında yer alması tarihin bir tekerrürüdür. Bu tehlikeye karşı alınması gereken tedbirler neler olabilir diye baktığımızda;
1. Türklüğü ve Anadolu’yu kurtaran büyük asker ve eşsiz devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği; “Yunanistan’ı dostluğa zorlayabilecek güce sahip olmak şartı” daha açık bir şekilde ifade edilecek olursa; Yunanistan’ın Türkiye aleyhindeki politik girişimlerini bertaraf edecek kadar bilinçli siyasi kadrolardan meydana gelen bir ” Siyasi güç”ü oluşturmak,
2. Bir iç tehdide ve aynı anda birkaç cephede birden, savaşma tehlikesine rağmen, Yunanistan’ın askeri tehdidini bertaraf edecek kadar bir ” Askeri güç” ü oluşturmak,
3. Dışa bağımlı olmayan ve en az Yunanistan’dan üstün bir ekonomik seviyeyi sağlayacak “Ekonomik güç” ü oluşturmak,
4. Bütün Milletin ve özellikle yöneticilerin Megali Idea tehdidine karşı bilinçlendirilip yüksek bir milli şuura sahip olan bir “Psikososyal güç”ü oluşturmak ve,
5. Son teknolojileri ülkemizde geliştirecek ve kullanabilecek kadroları ve alt yapıyı sağlayan bir “Teknolojik güç”ü oluşturmak , şarttır. Yunanistan’la devamlı bir barışın sağlanması ve Türk-Yunan ilişkilerinin barış içinde devam etmesi için yukarıda sayılan hedeflerin gerçekleşmesi gerekmektedir. Atatürk’ün Türk-Yunan ilişkileri hakkındaki görüşünün isabeti, yaşanan olaylarla kanıtlanmıştır
YUSUF ÇETİNKAYA
EMEKLİ KURMAY ALBAY