Bu Sözler Devlet Bahçeli’yi Çok Kızdıracak
AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, “MHP’nin 40, AK Parti İstanbul teşkilatının 46 milletvekili var. Devlet Bahçeli’nin muhatabı, grup başkanvekili, Başbakan, Cumhurbaşkanı değil, AK Parti İstanbul İl Başkanıdır” dedi.
AK Parti Grup Başkan vekili ve Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Mecliste yapılan güven oylamasının ardından Çanakkale’ye gelerek teşkilatlarla buluştu. Kahvaltı programında konuşan Turan, muhalefeti eleştirdi. CHP ve MHP’nin kongrelerle uğraşacağını hatırlatan Turan, “Allah onlara sabır versin, kolaylık versin. Türkiye’nin en istikrarlı partisi hangisi? Hiç oyu değişmeyen, 63 yıldan beri muhalefette olan, yüzde 25’i aşamayan en istikrarlı partisi hangisi? CHP. Onlara istikrarında başarılar diliyoruz. Onlar orada duracaklar, 25’i aşmayacaklar. Benim iddiam var; Tüm partileri kapatın, hepsini kapatın. CHP tek başına seçime girsin, yine 25 alacak, istikrarı bozmayacak. Allah daha çok istikrar versin onlara” dedi
“ELEŞTİRİMİ MHP’LİLERE DEĞİL, MHP’Yİ MAHVEDEN YÖNETİME YAPIYORUM”
MHP, 40 milletvekili kaldı. Ben bir Çanakkaleli gencim. Bunu söylemekten keyif almıyorum. Şu an MHP’nin düştüğü durum, HDP’nin de altında, köşede bir yerde mecliste. Üzülüyorum. Bundan rahatsızım. Buradan sesleniyorum MHP’li arkadaşlara; Eğer mesele vatansa, gerisi teferruattır. AK Parti’den başka bu ülkenin birliğini, beraberliğini sağlayacak parti de yoktur. Hepsinin bölgesi var. Biri doğuda var, biri batıda var, biri sahilde var. Biz, Al bayrak nerede varsa orada varız ve olacağız inşallah. O yüzden, eleştiri yaparken, MHP’yi mahveden yönetime yapıyorum, MHP’li arkadaşlarıma değil. Çünkü onlar bize sahip çıktılar, destek oldular. O yüzden o arkadaşlarımızın da, bu partinin çatısı altında güzelce yer alması, kalıcı olması bizim görevimiz. MHP’yi HDP’nin altında bırakan, köşede bırakan anlayış onların da sorunu. MHP’nin 40 vekili var. AK Parti İstanbul teşkilatının 46 vekili var. Dolayısıyla Bahçeli’nin bundan sonraki muhatabı, ne grup başkan vekilidir, ne Başbakandır, ne de Cumhurbaşkanıdır. İstanbul İl Başkanıdır. O yüzden diyorum ki, bizim rakibimiz ne MHP’dir, ne CHP’dir. Biz, bizimle yarışacağız” diye konuştu.
“BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN GARANTİSİ DE BİZİZ, HUKUKUN TEMİNATI DA BİZİZ”
Basın özgürlüğü konusuna da değinen Turan, “Ben hukukçuyum. Sabah çıkarken evden, bütün gazetelere baktım. Bana bir tane, ‘Şunu yazacaktım da, yazamadım’ diyen yazar gösterin. Hangi ülkede, Cumhurbaşkanına küfür etme özgürlüğü var söyler misiniz bana? Her gün küfrediyorlar. Hangi ülkede Başbakana en galiz hakaretleri etme hakkı vardır? ‘Basın özgürlüğü problemdir’ diyen adam, sahtekardır bu ülkede. Herkes her şeyi yazıyor. Ama hatırlarsınız, CHP’nin Genel Başkan yardımcısı, 7 Hazirandan sonra, ‘8 Haziranda ilk işimiz, yandaş basına el koymak’ dedi. Kimse ağzını açtı mı? Açmadı. Onların basın özgürlüğü dediği, kendi arkadaşlarının özgürlüğü. Basının falan değil. Basının özgürlüğünün garantisi de biziz, hukukun teminatı da biziz. Fakat bir şey daha var; Hani bu ülkede Yasama-Yürütme-Yargı ayrıydı? Bir mahkeme karar vermiş; Falanca gazetecinin tutuklanmasıyla ilgili. Bana ne? Onu mahkeme vermiş. Benim açımdan, beratı zimmet asıldır. Bir insanın mahkumiyeti kesinleşinceye kadar, herkes masumdur. Tutuklu olsa da masumdur. O yüzden, bir daha söylüyorum, mahkeme tutuklama kararı vermişse, bunun görevi siyasetçinin değildir. Hükümetin değildir. Mahkeme vermiş. Karar yanlış olabilir, doğru olabilir. Can Dündar veya başkası, hiç kimsenin mahkeme karar verinceye kadar tutuklanmasını istemem. Tutuksuz yargılama esastır. Keşke tutuklamasaydı. Ama delilleri ben bilmiyorum, iddiaları ben bilmiyorum, hakim biliyor. O yüzden sanki AK Parti tutuklatmış gibi yayın yapmayı da, aynı anlayışın devamı olarak görüyorum” ifadelerini kullandı.
“BU GAZETECİLİK DEĞİL, BAVUL GAZETECİLİĞİ”
Turan şunları kaydetti:
“Ama şunu biliyorum; o gün atılan o manşetler, bir gazetecinin ürünü değildi. Burada basından arkadaşlar var, gazetecilik faaliyeti yapıyorlar, buradalar. Fakat o operasyon, Tırlar 500 Kilometre gittikten sonra, kendi savcılarının yerine geldikten sonra, kendi kameraları olduktan sonra yapıldı. Ve orada Can Dündar yoktu. Gazetecilik falan değil. 1,5 yıl sonra, seçime 10 gün kala, bavulla gönderildi ve servis edildi. Hatırlarsınız, daha önce Ergenekon vesaire konularında bavul içerisine evraklar konur, gazetelere servis yapılırdı. Aynısı yapıldı. Bu gazetecilik değil ki; Bu bavul gazeteciliği. Her ülkede devletin sırları vardır. İçeriğini beğenirsiniz, beğenmezsiniz. Bu sırlar ifşa edilirse de cezası vardır. Ama bu sır mıydı, değil miydi? Buna mahkeme karar verecek, ben değil” dedi.