23.11.2024 -Türkiye Son Habercilikte Son

Eski İstihbaratın derin adamı

Eski İstihbaratın derin adamı

Eski Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubu Enver Altaylı, geçtiğimiz hafta Antalya’nın Korkuteli köyündeki bağ evinde FETÖ soruşturması çerçevesinde gözaltına alındı. FETÖ’nün Orta Asya yapılanmasının mimarı olduğu iddia edilen Altaylı’nın Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun öldürülmesi konusunda da şüpheli olduğu söyleniyor.

Altaylı hakkındaki iddialar FETÖ’nün Türki Cumhuriyetler’deki örgütlenmesini Altaylı üzerinden gerçekleştirdiği yönünde. Özbek göçmeni olan Altaylı’nın FETÖ’nün özellikle Özbekistan ve Kazakistan’da etkin olmasında önemli rol üstlendiği, Özbekistan ve Azerbaycan’daki darbe girişimlerinin de arkasındaki isim olduğu söyleniyor.

Gülen yolladı iddiası 

Hablemitoğlu soruşturmasının tanığı eski Sağlık Bakanı Halil Şıvgın, verdiği ifadede Altaylı’nın, FETÖ’nün firari Türkiye imamı Mustafa Özcan’la birlikte Hablemitoğlu’yla görüşmek için kendisinden aracılık etmesini istedikleri, Özcan’ın, Hablemitoğlu’nu tehdit ettiğini söylemişti.

Altaylı’nın Fetullah Gülen’in talimatıyla bir süre önce yurtdışından İstanbul’a gelerek kendisi gibi emekli MİT personeli olan bir kişiyi Almanya’ya kaçırmak için hazırlık yaptığı iddialar arasında.

Gerçek Hayat yazmıştı 

Enver Altaylı’nın FETÖ soruşturmasından gözaltına alınmış olması pek çok kişiyi şaşırttı. Ancak Halil Şıvgın’ın da ifadesinde belirttiği gibi Altaylı ile Türkiye imamı Mustafa Özcan birlikte çalışıyordu. Gerçek Hayat dergisi bu konuyu 2015 yılının Aralık ayında yayınlanan 789. sayısında, Mustafa Özcan portresinde ele almıştı. “Veliaht Mustafa Özcan’ın şifreleri” başlıklı dosyada Mustafa Özcan ve Enver Altaylı’nın ilişkisi şu sözlerle anlatılmıştı: “Mustafa Özcan iki büyük gücü hiçbir zaman elinden bırakmadı. Bilgi yani istihbarat ve para. Cemaatin yabancı istihbarat servisleriyle ilk irtibatlarının da Mustafa Özcan tarafından sağlandığı belirtiliyor. Özcan zaman zaman görüştüğü ünlü istihbaratçı Enver Altaylı sayesinde kritik ilişkiler kurdu.” Eski MİT mensubu Enver Altaylı’nın CIA ve diğer ülkelerin istihbarat servisleri ile ilişkileri ise sır değil. Altaylı’nın kendisi de zaman zaman konuk olduğu programlarda, çeşitli istihbarat kuruluşlarından bir çok kişiyi tanıdığını söylemişti. Bunların başında da babasının arkadaşı, kendisi için de çok kıymetli bir dost olduğunu ifade ettiği CIA ajanı Ruzi Nazar geliyordu. FETÖ’nün Hablemitoğlu ile Mustafa Özcan üzerinden bağlantı kurduğu ise Gerçek Hayat’ın 21 Aralık 2015 tarihinde yayınlanan 791. sayısında,  Hablemitoğlu cinayetini ele alan “Bir suikastla güç gösterisi” başlıklı dosyada geçiyordu. Dosyada “Paralel yapının, Fetullah Gülen’den sonra gelen ismi Mustafa Özcan üzerinden Hablemitoğlu ile irtibat kurmaya çalıştığı da iddia ediliyor. Fakat elimizde bunu doğrulayacak bir veri yok” deniyordu. Halil Şıvgın’ın tanık olarak verdiği ifade ise bunu doğrulamış oldu ve tehdidi ortaya çıkardı.

Esendal görevlendirdi

Enver Altaylı’nın babası Şakir Altaylı, o dönem birçok Türkistanlı gencin yaptığı gibi Taşkent’e gidip Komünist Partisi’ne üye oldu. Ailesi Özbek direnişçilerle bağlantılı görüldüğü için gözetim altında bulunduğundan sahte bir kimlik edinerek komünist gençler için açılmış olan ideolojik eğitim kurslarına katıldı. Partinin gençlik kollarına yaptığı başvuru da kabul edilince Özbekistan Komünist Partisi’ne girmiş oldu. Tacikistan’a gönderilecek komünist yöneticiler arasında seçilince Tacikistan’a gitti. Burada kendisi gibi Türkistan milliyetçisi üst düzey yöneticilerle tanıştı. Ne var ki bir süre sonra kimliği ortaya çıktı ve ülkeden kaçarak Pakistan’a geçti. Elinde eski bir dostunun gönderdiği mektupla, Pakistan Türk Büyükelçisi Memduh Şevket Esendal’ın kapısını çaldı. Esendal dostunun yolladığı Şakir Altaylı’yı Türkiye’ye göndermek için temaslara başladı. Bu süreç 2 yıl alacaktı. Bir gün Memduh şevket Esendal, Şakir Altaylı’yı ani bir görevle Hindistan’a gönderdi. Şakir Altaylı, elçiliğin istediği bilgileri kendisine verilen adreslerden sağladıktan sonra geri dönerek görevini tamamladı. Altaylı ailesinin istihbarat faaliyetleri ile tanışıklığı o dönemden başlamıştı.

Ruzi Nazar babasının arkadaşı 

2 yıl sonra Türkiye’ye kabul edilen Şakir Altaylı Adana Ceyhan’a yerleşti. Enver Altaylı, İrfan Ülkü’nün Büyük oyundaki Türk Enver Altaylı kitabında baba evindeki ortamı şu sözlerle anlatıyordu: “Ceyhan’daki evimiz hem Türk milliyetçilerinin hem de Türkistanlı göçmenlerin uğrak yeriydi. Babamla görüşmek onunla fikir alışverişi yapmak isteyenler arasında kimler yoktu ki. Cemal Oğuz Öcal, Nihal Atsız ve arkadaşları, Veli Kayyum Han’a kadar bütün bu insanların babamla toplantılarına tanık olurdum. O gizli görüşmelerde bile dinlememe mani olmazdı. Eve gelenler arasında Ruzi Nazar da vardı.”

Harp lisesinde cunta kurdu 

Enver Altaylı, Türki Cumhuriyetlerinin özgür kalması ve bir Türk dünyası kurulması idealine ilgi duymaya başladı ve bunu askerlik ile yapabileceğine inandı. Bursa Işıklar Askeri Lisesi’ne girdi. Altaylı harp okuluna girer girmez orada arkadaş olduğu Arif Köndel ile ‘Türkiye’yi kurtarmak için’ Kurtarıcı Komite adında bir cunta kurdu. Köndel, “Bizim cuntamız 27 Mayıs arifesinde darbeye hazırlık yapan cuntalardan bir cunta idi. Elimizde ne olduğunun fazlaca bilincindeydik. Bu kuşkusuz silahın ta kendisiydi” sözleriyle kurdukları cuntayı anlatmıştı. Köndel, “Bir gün Cromwell’e yakın arkadaşları, ‘Halkın büyük çoğunluğu sizden nefret ediyor’ demiş. Cromwell sormuş, ‘Peki iyi de silah kimin elinde?’  ‘Silah sizi seven küçük bir azınlığın elinde’ cevabını alınca da ‘Öyleyse problem yok’ demiş” sözleriyle ellerindeki güce nasıl baktıklarını açıklamıştı. Ancak 1963 yılında Talat Aydemir önderliğindeki darbe girişimine katıldıkları için okulla ilişikleri kesildi.

Mumcu CIA dedi 

Enver Altaylı örgütleme başarısını, harp okulundan atılınca girdiği hukuk fakültesinde de gösterdi. Harp okulundan atılanlarla Genç Devrimciler derneği kurulmuştu. Altaylı’nın da içinde olduğu dernek hukuk fakültesinde sol öğrencilere karşı eylemler yapıyordu. O sırada hukuk fakültesi öğrencisi olan Uğur Mumcu da Hukuk Fakültesi Öğrenci Derneği Başkanıydı. Bu esnada Altaylı ile Mumcu karşı karşıya gelecekti. Mumcu yıllar sonra Ağca papayı vurduğunda yayınladığı Papa, Mafya, Ağca kitabında Enver Altaylı’nın CIA ajanı olduğunu iddia edecekti.

CKMP’de kılıç şakırtıları

Fakülte sonrasında Altaylı, önceden de tanışıklığı olduğu Alparslan Türkeş’le çalışmaya başladı. CKMP genel başkanlığına adaylığını koyan Türkeş’in seçilmesi için seçim öncesi partiyi ele geçirdiler. Enver Altaylı ve arkadaşı Arif Köndel Harbiyelilerin CKMP’yi ele geçirme operasyonunda başrolü oynadı. CKMP gençlik kollarına eski Harbiyeliler üye olarak alındı. Gençlik kolları kısa zamanda ellerine geçmişti. Partinin eski başkanı Osman Bölükbaşı “Partide kılıç şakırtısından, şarjör sesinden geçilmez oldu” diye yakınacaktı. Yalnız gençlik kollarına değil, CKMP’nin hemen hemen bütün önemli teşkilatlarına eski Harbiyeliler delege olarak seçtirildi. Kongrenin olduğu gün genel başkanlık seçiminin yapılacağı Büyük Sinema eski Harbiyeliler tarafından kuşatıldı. Türkeş’in seçilmesi artık garanti altına alınmıştı ve seçildi de.

Düşmanın kanını zehirlersin 

Hukuk Fakültesi’nin bitirdikten sonra Ankara’da Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü’ne giren Altaylı’yı, bir gün MİT müsteşarı, Fuat Doğu Paşa çağırdı. Altaylı’nın geçmişini bildiğini ve kendisini teşkilata almak istediğini söyledi. Altaylı’yı en önemli Sovyet uzmanlarının yanına göndereceğini, Rusçayı, Batı dillerini, Türk lehçelerini öğrenip düşmanı tanıyacağını söyledi ve ekledi: “Bizi yok etmek isteyen düşmanın kanını zehirleyecek nitelikte bir adamsın.” Altaylı bunun üzerine Almanya’ya giderek eğitim aldı. Altaylı’nın MİT’de işbaşı yaparak Almanya’ya gönderildiği yıllarda, Türk kökenli bir Amerikan vatandaşı olan Ruzi Nazar da CIA’in istasyon şefi olarak Türkiye’de görev yapıyordu.

Türkeş’i Nazar kurtardı

O dönem MİT, CIA ilişkileri oldukça içli dışlıydı. Fuat Doğu, MİT- CIA ilişkileri konusunda 1988 yılında MAH ile CIA’in aynı binada çalıştığını söylemişti. Ruzi Nazar 1959 yılından Ankara’daki görevinin bittiği 1973 yılına kadar aynı zamanda Türkiye’de ve ABD merkezi haber alma örgütü CIA adına Sovyet egemenliğindeki Türk dünyasında da Soğuk Savaş operasyonlarında etkin bir isimdi. CIA’in Türkiye istasyon şefi Nazar, Fuat Doğu, Alparslan Türkeş ve Enver Altaylı’nın yakın dostuydu. Hatta 27 Mayıs darbesi sonrası Türkeş’in kurşuna dizilerek idam edileceğini duyan Nazar araya girmiş ve Cemal Gürsel’i ABD adına tehdit ederek Türkeş’i kurtarmıştı.

 Fuat Paşa’yı da CIA eğitti 

Enver Altaylı küçükken evlerine gelip gittiğini ifade ettiği Ruzi Nazar’la seksenli yılların başında Ankara’da yeni İstanbul gazetesinde çalışırken tanıştığını söyler. Nazar’ın Ankara’daki evinde hafta sonları ilginç insanların katıldığı sohbetler yapıldığını anlatan Altaylı, burada pek çok kişiyle tanıştığını ifade ediyor. Altaylı, Ruzi Nazar ve Fuat Paşa’nın dostluğunu anlatırken “MİT CIA arasındaki stratejik ortaklığın da getirdiği bir dostluktu” diyecekti. Zaten Fuat Doğu, İlter Türkmen MAH reisi iken istihbarat eğitimi almak için ABD’ye gönderilen subaylardan biriydi. Dört arkadaşıyla birlikte gittiği ABD’de, CIA’nın istihbarat kurslarından geçmişti. Sonra yurda döndüğünde çekirdek kadro olarak diğer arkadaşlarıyla Amerikalılarla birlikte kurulan MAH okulunda ajan eğitimini sürdürdü.

Papa suikastına adı karıştı 

Bu yakın ilişkiler her zaman için Enver Altaylı’nın CIA için çalıştığı imajını verdi. Sadece Türkiye değil tüm dünyada Enver Altaylı bu şekilde tanınıyordu. Örneğin Papa’ya Mhmet Ali Ağca tarafından düzenlenen başarısız suikast girişimi sonrası İtalya’da soruşturmalar, operasyonlar, Ağca’nın garip ifadeleri ardardına geliyordu. Batı basını ile Sovyet ve Bulgar medyası “Bozkurtlar” diye adlandırdıkları Almanya ile Avrupa’daki ülkücüleri işaret ediyordu. Papa suikastını organize ettikleri iddiasıyla Almanya’da Türk Federasyonu başkanı Musa Serdar Çelebi ve 12 Eylül darbesi sonrası Almanya’ya kaçan bazı ülkücülerin Mehmet Ali Ağca ile ilişkileri gündeme gelmişti. Papa’ya suikastın arkasında CIA olduğu söyleniyor ve CIA deyince de Enver Altaylı’nın adı gündeme geliyordu. Altaylı Çelebi’nin de yardımcısıydı. Papa suikastı savcısı Martella da onu Papa suikastı ile ilgili sorgulayıp tutuklamak istedi. Ancak savcının niyetinden haberdar olan Altaylı, kendisine Martella’yı tanıyan ünlü bir avukat tutarak savcı çağırmadan görüşmeye gitti. Ancak Martella bu meydan okuma karşısında geri çekildi. Sovyet basınında ise suikastı düzenleyen isim olarak Altaylı’nın adı geçiyordu. Literaturnaya Gazeta’da “Papa suikastını organize eden CIA ajanı Ruzi Nazar ile eski MİT’çi ve Nazar’a çalışan Enver Altaylı’dır” diye bir yazı yayınlanmıştı. Enver Altaylı ise isminin Papa suikastına karışmasının Bulgar ve Sovyet gizli servisinin işi olduğunu söyleyecekti.

Sovyetler dağıldı FETÖ palazlandı 

Sovyetler Birliği dağılma sürecine girdiğinde Türk Cumhuriyetleri de bağımsızlıklarına kavuşmaya başladı. Bu süreçte Altaylı Türki cumhuriyetlerine dönme imkanı buldu. Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Kerimov’un danışmanlığını yaptı. Özal’ın cumhurbaşkanlığı döneminde yakın ilişkiler kurulmaya başlanmıştı. Altaylı Özal döneminde Afganistan’da çalıştı. Azarbeycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan ilgi alanındaydı. FETÖ elebaşısı Gülen için Zaman gazetesinde verdiği bir röportajda “Orta Asya’da Türk jeopolitiğinin içini dolduracak insan” diyen Altaylı’nın soğuk savaş sonrası ilk olarak Türki cumhuriyetlerinde açılan FETÖ okullarının kurulmasında da etkili olduğu iddiaları var. CIA’in FETÖ’yü koruyup kolladığı açık. Ancak Altaylı’nın ilişkileri aydınlatılabilirse FETÖ- CIA işbirliğinin daha net görülmesi mümkün olabilir. Pek çok istihbarat servisiyle ilişkileri olan bir istihbaratçının FETÖ ile bağlantısının olması da çok olağandışı bir durum olmasa gerek.

***

Ruzi Nazar’ın mirasçısı altın nesil 

Soner Yalçın, 13 Şubat 2015 yılında yazdığı Oyun Masası başlıklı köşe yazısında Ruzi Nazar’ı ve Enver Altaylı’yı ele almış, yazıyı  “Ruzi Nazar emekli oldu. Yerini yeni isimler aldı. Kullanılan piyonlar da değişti. Artık yeni piyonlar Cemaat’in Altın Nesli…” sözleriyle bitirmişti. 08 Eylül 2016 tarihinde yazdığı Asıl Oyun Kurucu başlıklı devam niteliğindeki köşe yazısında ise bazı isimlerin Türk Cumhuriyetleri’nde FETÖ yapılanması ile işbirliğine gittiğini iddia etmişti. Yalçın, “Enver Altaylı sık sık Zaman gazetesine röportaj verdi: ‘Orta Asya’da Türk jeopolitiğinin içini dolduracak insan Fethullah Gülen Hocaefendi’dir… İslam’ın ilk döneminde Sevgili Peygamberimiz’in (sas), tasvir, tasavvur ve inşa ettiği yeni insan nasıl ki muazzam bir medeniyet kurdu ise, Fethullah Hocaefendi’nin tahayyül ettiği, inşasına çalıştığı yeni nesil bu jeopolitiğin içini dolduracak insandır.’ Altaylılar, Kavuncular ve FETÖ’cüler Orta Asya’da neler yaptılar? Kimlerle siyasi-ticari ortaklıklara girdiler?” diye sormuştu.

Yalçın’ın yazısı şöyle bitiyordu: “FETÖ bu işlerde “oyun kurucu” değildir.

Gidip sorsanıza; Özbekler ve Türkmenistanlılar FETÖ okullarını yıllar önce neden kapattı?

Gidip sorsanıza; Özbekler  İçişleri Bakanlığı bünyesinde Nurculukla Mücadele Departmanı’nı niye kurmuşlar? CIA bu işin neresindeymiş?”

Kaynak https://www.gercekhayat.com.tr/kapak/istihbaratin-derin-adami/

Reklam
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.