İki Devlet Kurucusu Ve İki Hitabe
İKİ DEVLET KURUCUSU VE İKİ HİTABE
İnsanlık tarihinin siyasal ve kültürel bir gerçek olarak şekillenip devam etmesinde çeşitli faktörler rol oynar. Bunlar arasında en önemlisi, “bir milletin sahip olduğu milli değerler ile milletlere yön verme durumundaki önderlerdir.” Bu liderler milletin felaketli dönemlerinde ortaya çıkarak olağanüstü zekâ, cesaret ve yetenekleri ile öncülük eden, milleti bu felaketli durumdan kurtararak özgür
ve mutlu bir duruma kavuşturan ender kişilerdir. Bu müstesna kişiler, milletinin yaşadığı felaketlerin bir daha yaşanmaması ve gelecek nesillerin ders alması için, o dönem yaşananları ve icraatlarını yazılı vesikalar haline getirmişlerdir. Türk Milletinin tarih sahnesinde bir siyasal varlık olarak çıkışından günümüze kadar 119’dan fazla devlet ve medeniyet kurmuş, kurdukları bu devletleri ve medeniyetleri daha çok millet menfaati yerine kendi menfaatini düşünen yeteneksiz yöneticiler ve iç çekişmeler sonucu kaybetmiştir. İşte devletin yıkılma sürecinde milletin maruz kaldığı iç ve dış kaynaklı felaketler milletin genetik hafızasında yer etmiştir. Milleti bu buhranlı durumlardan kurtaran liderler, o milletin her zaman saygı ve sevgiyle hatırladığı kişiler olarak tarih sahnesinde ve millet hafızasında yerini almıştır. Türk Milleti tarihinde iki defa milli egemenliğini kaybetme tehlikesi ile karşılaşmıştır. Birincisi; Doğu Göktürk Devletinin 630 yılında Çin hakimiyetine girmesi ile 682’de Kutluğ Devletinin kurulmasına kadar geçen 52 yıllık dönemdir. İkincisi ise; 1. Dünya Harbi sonunda 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi ile başlayan ve 3,5 yıl süren Türk İstiklal Savaşı dönemidir. Her iki olayda Türk Milletinin hür ve bağımsız yaşama konusunda arzu, irade ve mücadelesini en üst düzeyde sembolize eden yüksek tarihi olaylardır. Bu iki olay sonucunda, Göktürk Devletinin kurucusu Bilge Kağan, ve Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından milletine bahse konu acı dönemin unutulmaması ve gelecekte ders alınması maksadıyla birer yazılı vesika bırakılmıştır. Bunlar; Göktürk Yazıtları ve Gençliğe Hitabe’dir.
Göktürk Devleti, 552-743 yılları arasında Ötüken merkezli, doğuda; Japon Denizi, batıda; Hazar Denizi, güneyde; Himalaya Dağları ve Çin Seddi ile kuzeyde; Sibirya arasında kalan geniş bir coğrafyada hüküm sürmüş güçlü bir devletti. Devlet içeride başlayan çıkarcı yöneticiler ve taht kavgaları ile zayıflamış ve 630 yılından itibaren 52 yıl sürecek bir Çin esaretine girmiştir. Esaret yıllarında Türklük şuuru yitirilmemiş ve milliyetçilik hareketinin kaynağı olmuştur. İşte bu şuurla başlatılan ilk kurtuluş savaşı ile Türk milleti 682 yılında tekrar bağımsızlığını kazanmıştır. Bu kurtuluş
savaşını kazandıran liderler olan “Bilge ve Kül Tigin Kağanlar ile vezirleri Tonyukuk” tarafından 720, 732 ve 735 yıllarında bu hikâyeyi anlatarak, tekrar yaşanmaması için milletin ders almasını sağlamak maksadıyla Orhun ve Göktürk Anıtları taşlara yazılarak günümüze kadar gelmesi sağlanmıştır. Bahse konu anıtlarda; devletin yıkılış sebepleri, Çin hakimiyetinde yaşanan acılar, İstiklal mücadelesi ev Kutluğ Devletinin kurulması, geleceğe yönelik millete öğütler yer almaktadır.
Türk Milletinin ikinci kurtuluş savaşı olan “Türk İstiklal Harbinden” sonra Atatürk tarafından yazılan ve esaret dolu 3,5 yılın anlatılarak gelecek nesillere ders olmasını istediği “Gençliğe Hitabede” ; ilk olarak yeni kurulan devletin ve bağımsızlığın sonsuza kadar korunmasının ve savunulmasının gençliğin birinci vazifesi olduğunu, bunun varlık ve bağımsızlığın tek temeli olduğunu, gelecekte varlığına ve bağımsızlığına yönelik iç ve dış unsurların olacağını, bu hainlerin her türlü yöntem ve yol kullanabileceklerini, içteki hainlerle birlikte vatanın her yerinin işgal edilebileceği, işgalcilerin çok güçlü olabileceği belirtilerek mücadele için muhtaç olunan kudretin asil Türk kanıyla kazanılabileceği belirtilmiştir. Buradaki asil kandan kasıt millet olma şuurudur. Sonuç olarak; her iki kurtuluş savaşını kazandıran ana kaynak “Türk Milliyetçiliği” dir. Türk devletlerinin yıkılışında kültür birliğinin korunamaması, coğrafi bütünlüğün devam ettirilememesi, merkezi ve idari teşkilatlardaki rüşvet, adam kayırma vb. gibi her türlü yozlaşma ve yeteneksiz yöneticiler ile ekonomik çöküntünün başlaması baş rol oynamıştır. Türk Milletine mensup olma şeref ve şuuru yerine, başka şuurlarla donatılmış, millete hizmet yerine bir şahsa veya yapıya hizmeti şiar edinmiş, kendi milleti yerine başka milletleri daha aziz ve kutsal sayarak bunların lehine, ülke ve Türk Milleti aleyhine kararlar alan insanların bulunduğu devletler, ekonomik çöküntülerinde başlamasıyla yıkılmışlardır. Hoca Ahmet Yesevi’nin “Din bir tercihtir. Soy ise bir kaderdir.” Sözü asla unutulmamalıdır.
İki Devlet kurucusuna da Allah’tan Rahmet diliyoruz.
Tanrı Türk’ü Korusun. Ne Mutlu Türk’üm Diyene.
EMEKLİ KURMAY ALBAY
YUSUF ÇETİNKAYA