Karabağ Ve Azerbaycan
KARABAĞ VE AZERBAYCAN
Rus Çarlığının dağılmasından sonra, Çarlığa bağlı ülkeler aynı 1990’dan sonra SSCB’nin dağıldığı dönemdeki gibi bağımsızlıklarını ilan ettiler. Dağıstan 11 Mayıs 1918’de, Azerbaycan’da 28 Mayıs 1918’de ilk defa bağımsız birer devlet olarak ortaya çıktı.
Kafkasya bölgesindeki petrol, emperyalist güçleri bu bölgeye çekerken, bu güçlerin böl-yönet stratejisi devreye girdi ve bölge ülkelerini birbirlerine karşı düşmanlık içerisine soktular. Bağımsızlığını kazanan Azerbaycan Cumhuriyeti 04 Haziran 1918’de ve Dağıstan Cumhuriyeti ise 08 Haziran 1918’de o dönemde güvendikleri Osmanlı Devleti ile “Dostluk ve Askeri İşbirliği Anlaşması” imzaladılar. Bölgede İngiltere ve Rusya’nın desteklediği Ermenistan ile Almanya’nın desteklediği Gürcistan ve silahlandırılan Ermeni çeteleri Kafkaslardaki güvenlik ortamını bozmaya başladılar. Özellikle Azerbaycan toprağı olan Karabağ’da Ermeni çetelerin yaptığı katliamlar ve bunlara İngilizlerin verdiği destek tarih belgelerinde yerini almıştır.
Ekim 1917’de Bakü’de yapılan seçimlere hile karıştıran bolşevikler, Lenin’İn talimatı ile Ermeni Şaumyan’ı başkan olarak seçtiler. Bölge daha da karıştı ve Türklere karşı katliam başlatan bolşevik ve Ermeni çeteler sadece 18-31 Mart 1918 döneminde Bakü ve çevresindeki 12.000 Türk’ü katlettiler. Burada amaç, petrol bölgesi olan Bakü’deki Türk varlığının ortadan kaldırılmasıydı. Bölgedeki Türk nüfus kaçmaya başladı. Azerbaycan yetkilileri Osmanlı’dan yardım istediler. Bunun üzerine bir askeri birlik kuruldu ve adına Kafkas Kolordusu verilerek 25 Mayıs 1918’de harekata başladı. Harekat; 25 Mayıs-15 Eylül 1918 döneminde Azerbaycan bölgesinde Bakü’nün kurtarılması ve 20 Eylül- 7/8 Ekim 1918’de Dağıstan ve Karabağ’ın kurtarılması ile sona erdi. Kafkas Kolordusu Mondros Mütarekesi kapsamında bölgeyi 17 Kasım 1918’de tahliye etti. Bu harekattaki zayiat durumlarına baktığımızda; Osmanlı Ordusundan; 1130 şehit, 1936 yaralı, Azerbaycan kuvvetlerinden; 44 şehit, 110 yaralı verildiğini görürüz. Burada kalan şehit mezarlarına Sovyet yönetiminin tüm yasaklamalarına rağmen, Azerbaycanlı kardeşlerimiz sahip çıkmışlardır. Şair ve İlk Cumhurbaşkanı Mehmet Emin Resulzade’nin dediği gibi; “Evet, Azerbaycan’ın her cihetinde şairin tasvir ettiği sarmaşıklı bir mezar bulursunuz ki; Kızlar, gelinler tarafından ziyaret haline getirilen bu mezar, kardeş imdadına koşan Türk mezarıdır”. Sovyet döneminde Azerbaycan’da aydınlara yönelik katliamlar artmış, millet olma bilincinin ortadan kaldırılması için her türlü faaliyette bulunulmuştur. Azerilerin
Sovyet ordusunda bilinçli olarak geri hizmetlere verilmesi sağlanmıştır.
Bu arada Azerbaycan’a ait Nahçıvan ile bağlantısını sağlayan Zengezur koridoru Stalin tarafından Ermenistan’a verilmiş, Dağlık Karabağ ise, 1923 yılında Azerbaycan’a bağlı özerk bir yönetim şekline dönüştürülerek buraya Ermeni nüfus getirilmiş demografik yapısı Ermeniler lehine değiştirilmiştir.
1990’ların başında SSCB’nin dağılması ile tekrar bağımsızlığını ilan eden, ordusu ve milli bir devlet yapısı olmayan Azerbaycan’a karşı SSCB’nin birliklerince önce Bakü’de, sonra Sovyet motorlu alay desteğindeki Ermenilerle Dağlık Karabağ’da katliamlar yapılmış ve 1991 yılında burası işgal edilmiştir. Bu işgal harekatı sırasıyla; 25 Aralık 1991; Hankendi, 25 Şubat 1992; Hocalı, 6 Mayıs 1992;
Şusa, 18 Mayıs 1992; Laçin, 12 Ekim 1992; Hocavend, 2 Nisan 1993; Kelbecer, 7 Temmuz 1993 Ağdere, 23 Temmuz 1993; Ağdam, 23 Ağustos 1993; Cebrail ve Fuzuli, 31 Ağustos 1993; Gubadlı ve 29 Ekim 1993; Zengilan işgali gerçekleştirilmiştir. Bu işgaller sırasında Azeri kardeşlerimize karşı büyük katliamlar yapılmış ve 1 milyondan fazla insan sürülmüştür. Burada özerk bölge olan Dağlık Karabağ’a ait Hankendi, Hocalı, Şusa, Hocavend ve Ağdere’nin yanı sıra bu bölgeye komşu olan ve özerk sınırlar dışında yer alan diğer yerlerinin de işgali dikkat çekicidir. Ordusu ve parası olmayan, en zayıf döneminde bulunan Azerbaycan’a karşı yapılan bu harekat ve kaybedilen ata yerleri tüm Azeri Türklerinin gönlünde yara olmuştur. Günümüze kadar gelen bu sorunu çözmek üzere, 24 Mart 1992 tarihinde Helsinki’de toplanan AGİT Konseyi, Karabağ sorununun görüşmeler yoluyla sonuçlandırılabilmesi için çözüm yolunu bulması istenmiş ve 6 Aralık 1994 tarihinde Budapeşte’de yapılan toplantıda, Minsk Süreci için eş başkanlık kurumlarının oluşturulmasına ve bu eş başkanların ABD, Fransa ve Rusya olmasına karar verilmiştir. ABD, Fransa ve Rusya’dan eş başkanlara ek olarak, AGİT Minsk Grubu’nda Beyaz, Rusya, Almanya, İtalya, Portekiz, Hollanda, İsveç, Finlandiya, Türkiye ve sorunun tarafları olan Azerbaycan ve Ermenistan yer almaktadırlar. Ancak bu grup bu güne kadar haksız işgale bir çözüm bulamamıştır. Azerbaycan’ın petrol ve gaz üretimi ile gelişmesi, bu bölgeye yönelik emperyalist düşünceli devletlerin iştahını tekrar kabartmış ve maşaları olan daha öncede kullandıkları Ermenileri bu sefer, boru hatlarının geçtiği, Türkiye’yi Gürcistan üzerinden Azerbaycan’a bağlayan kara ve demir yolunun da bulunduğu stratejik Tovuz bölgesine karşı saldırılara geçirmiştir. Ama unuttukları bir şey var. Bu da, karşılarında 1990’lardaki Türklük bilinci olmayan, vatan sevgisi zayıf, ordusuz ve parasız bir Azerbaycan olmadığı gerçeğidir. İşte şimdi emperyalist maşasına gereken ders soydaşlarımız tarafından verilmektedir.
Burada konu, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki savaş değildir. Buradaki savaş Türkler ile düşmanları arasındaki savaştır. Hedefte sadece Azerbaycan değil Türkiye’de vardır. Ermenistan’ın hayali olan Büyük Ermenistan “HAYDAT” dedikleri bölgenin büyük kısmı Türkiye Cumhuriyeti topraklarıdır. Bu ülke Kafkas bölgesinde bir çıban başıdır. Destekleyen ülkelere baktığımızda hepsinin Türkiye Cumhuriyetine de karşı olduğunu görürüz. Kafkaslardaki son Türk unsurların temizlenmesi planının uygulamaya konulduğu bir dönemdeyiz. İki devlet, bir millet yaklaşımının yanı sıra, işte bu stratejik bakış ile Azerbaycan’ı desteklememiz lazımdır.
Yusuf ÇETİNKAYA
Em. Kurmay Albay