Medeniyetimiz, Vakıf Medeniyetidir
MEDENİYETİMİZ, VAKIF MEDENİYETİDİR
Muhterem Müslümanlar!
Yüce dinimiz İslam’ın insanlığa hediye ettiği müesseselerden biri de vakıftır. Vakıf, sahip olduğumuz nimetleri sadece Allah rızası için insanların ve bütün yaratılmışların istifadesine sunmaktır. Vakıf, Rabbimizin bizlere emanet olarak verdiği imkânları cennet anahtarı yapabilmenin yollarından biridir. Vakıf, ‘İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.’ anlayışına dayalı bir iyilik hareketidir. Kesintisi olmayan bir hayır çeşmesidir.
Aziz Müminler!
Vakıflar, milletleri ayakta tutan kurumlardandır. Vakıflar, birlik ve beraberliği pekiştirirler. Paylaşma, yardımlaşma ve dayanışma gibi erdemleri ayakta tutarlar. Güvenli ve huzurlu bir toplum inşa ederler. Vakıflar, varlık âlemindeki şefkat ve merhamet tohumlarını yeşertirler. İlim ve irfanın, kültür ve sanatın gelişip yaygınlaşmasına katkı sunarlar. Zengin ile fakir arasında hayır ve iyilik köprüleri kurarlar. Adaletin, hakkın, hakkaniyetin ve insanca yaşamayı temin edecek bir medeniyetin yeryüzüne hâkim olmasına vesile olurlar.
Değerli Müslümanlar!
İslam dininde vakıf her daim teşvik edilmiş, bu hayır kurumlarına öncü ve destek olanlar övülmüştür. Bu hakikatin idrakinde olan ecdadımız, camiler, medreseler, hastaneler, aşevleri, kütüphaneler, kervansaraylar, köprüler ve çeşmeler inşa etmiştir. Geçmişten günümüze kurulan vakıflar, kimsesizlerin kimsesi, yetimlerin, öksüzlerin ve yaşlıların sığınağı olmuştur. İhtiyaç sahiplerine, derdi ve sıkıntısı olanlara umut, evlenecek gençlere yuva olmuştur. Tarihimizde vakıf kültürü o kadar önemsenmiştir ki, göçmen kuşlar için bile vakıflar kurulmuştur.
Kıymetli Müminler!
Peygamber Efendimiz (s.a.s), bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır: “İnsanoğlu ebediyete irtihal ettiği zaman amel defteri kapanır. Şu üç kişinin defteri ise kapanmaz ve bunlara sevap yazılmaya devam eder. Ardında sadaka-i câriye, yani kalıcı bir hayır bırakan kişi. İlmini insanlığın hayır ve hizmetine sunan kişi. Kendisine hayır duada bulunan evlat yetiştiren kişi.”[1] Allah Resûlü (s.a.s)’in bu hadisine gönülden bağlanan aziz milletimiz, kurduğu vakıflar aracılığıyla yurt içinde ve yurt dışında nice hayırlı hizmetlere vesile olmaya devam etmektedir. Vakıfların öncüsü ve destekçisi olup ahirete irtihal eden bütün kardeşlerimize Cenâb-ı Hak’tan rahmet, hayatta olanlara sağlık ve afiyet niyaz ediyoruz.
Aziz Müslümanlar!
Ülkemizde iyiliğin hizmetkârı olan nice hayır kurumundan biri de Türkiye Diyanet Vakfı’dır. Vakfımız, yaklaşık yarım asırdır “Kardeşlik Sınır Tanımaz” şiarıyla iyiliği yeryüzüne hâkim kılmak için çaba sarf etmektedir. Yurdumuzdaki ve dünyanın dört bir yanındaki hizmetleriyle; din, dil ve renk ayrımı yapmadan bütün mazlumlara umut olmaktadır. Gençlerimizin millî ve manevî değerlerine bağlı; çevresine, toplumuna ve insanlığa faydalı kişiler olarak yetişmeleri için gayret göstermektedir. Yokluğa, doğal afetlere, şiddete ve savaşa maruz kalan nice insana milletimizin yardımlarını ulaştırmaktadır.
Değerli Müminler!
Medeniyetimiz, vakıf medeniyetidir. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’den günümüze vakıflar hep var olagelmiştir. Bize düşen, bu medeniyete hep birlikte sahip çıkmaktır. Vakıf mallarını vakfedildiği amaç doğrultusunda kullanmaktır. Vakıf mallarına zarar verecek her türlü yanlış tutum ve davranıştan kaçınmaktır.
Kıymetli Müslümanlar!
Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de, “İyilik ve takvada yardımlaşın, günah ve haksızlıkta yardımlaşmayın.” buyurmaktadır. En büyük iyilik, mazluma ve mağdura yardım etmek, onları zalimlere karşı korumaktır. Müslümanlar olarak bizler, bugün, dünyanın gözü önünde katliama ve soykırıma maruz kalan Gazzeli masumları, bebekleri, kadınları zalim işgalcilerin elinden kurtarmak için bütün imkânlarımızı seferber etmeliyiz.
Hutbemi Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in şu uyarısıyla bitiriyorum: “İnsanlar zalimin zulmünü görür de ona engel olmazsa, Allah’ın onları genel bir azaba uğratması kaçınılmazdır.”