Pyd Açıklaması
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “PYD konusu devre dışı bırakılmışken şimdi son dakika hamlesiyle tekrar Cenevre görüşmelerine katmaya çalışmak bir kere şuana kadar yürütülen çalışma ve müzakerelere aykırı bir tutum” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Kalın, “Türkiye, Cenevre Konferansı’nda hangi düzeyde temsil edilecek? Türkiye, PYD’nin konferansa katılmaması konusunda arka planda nasıl bir diplomasi yürüttü. Diğer ülkelerin liderleriyle, dışişleri bakanlarıyla görüşmeler oldu mu?” sorusuna, “Cenevre toplantısı aslında 25 Ocak’ta toplanacaktı fakat temsil meselesi, hangi grupların katılacağı meselesi uzadığı için cuma gününe alındı. Tabi ki burada özellikle Dışişleri Bakanımızın yoğun bir diplomasi trafiği oldu. Çünkü orada müzakerelere katılacak grupların kimler olacağı aslında çok önceden belirlenmişti. Hatırlarsanız Riyad’da Suriye muhalefeti toplantısı yapıldı ve oraya Cenevre görüşmelerine katılacak bütün gruplar davet edildiler. Bunların kim olduğu ilan edildi. Bunlardan da bir Suriye İstişare Heyeti oluşturuldu. Bunun başında da Riyad Hicab getirildi. Bu dediklerimiz Aralık ayında zaten yapıldı ve bitti. O süreçte PYD konusu gündeme geldiği halde, devre dışı bırakılmışken, şimdi son dakika hamlesiyle tekrar Cenevre görüşmelerine katmaya çalışmak bir kere şuana kadar yürütülen çalışma ve müzakerelere aykırı bir tutum. Biz bunu açık bir şekilde ifade ettik” karşılığını verdi.
Kalın, “Orada fiili durum yaratan, diğer grupların üzerine baskı kuran ve şuana kadar Suriye muhalefetinin yanında yer almayan, rejimle şaibeli ilişkilerine devam eden, PKK terör örgütü ile kirli ilişkilerine devam eden bir grubun orada Suriye Kürtlerini temsilen bulunma iddiası elbette kabul edilebilir bir şey değil. Bu sadece Türkiye’nin değil, diğer ülkelerin de kabul ettiği bir nokta olduğu için de zaten dün itibarıyla nihai karar verildi ve müzakerelere cuma günü bu dediğim gruplar çerçevesinde başlanacak. Orada da biz en üst düzeyde temsil edileceğiz” ifadelerini kullandı.
“YASA DIŞINA ÇIKMA SÖZ KONUSU DEĞİL”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün gerçekleştirilen “Kaymakamlar Toplantısı”nda yaptığı konuşmada, “Gerekirse mevzuatı bir kenara koyun” sözü hatırlatılarak, “Bu yasa dışına çıkın gibi de algılandı. Bu konuda yorumunuz nedir?” sorusuna Kalın, “Özellikle son aylarda Doğu ve Güneydoğu’da belli belediyelerin ne tür yasa dışı faaliyetler içerisinde olduğunu biz gördük. Bunu yasal bir kılıfa uydurmaya çalışıyor olabilirler ama bu hendek ya da çukurların hangi makinalarla ne tür imkanlarla kazıldığı artık herkes tarafından biliniyor. Dolayısıyla burada Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı çağrı doğrudan bununla ilgilidir. Yani devletin verdiği imkanları devlet aleyhine kullanmaya çalışanların önüne geçmek amacıyla yapılmış bir çağrıdır. Ve hala bu çukur siyasetinde de ısrar edenler maalesef sanki bu onların bir müktesep hakkıymış gibi bu faaliyetlerinde ısrar ediyorlar. Buna karşı elbette devlet tedbir almak zorundadır. Çünkü bundan en fazla orada yaşayan vatandaşlarımız mağdur olmaktadır. Yasa dışına çıkma gibi bir şey söz konusu değil. Yerel düzeyde bildiğiniz gibi belediye başkanı, kaymakamlık ve diğer mülki amirler, o bölgeyi belli bir görev paylaşımı içerisinde beraber yönetirler. Ama burada yasalara aykırı bir faaliyet söz konusu olduğunda elbette buna müdahale etmek oradaki mülki amirin de en doğal hakkıdır, görevidir” yanıtı verdi.
“BURADAN BAŞKA BİR MANA ÇIKARTMAN YANLIŞ OLUR”
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in çözüm sürecine ilişkin yazısının hatırlatılması üzerine ise Kalın, şunları kaydetti:
“Sayın Çelik’in yazısını okumadım, tam detaylarını, bağlamını bilmiyorum. Ama çözüm süreci olarak tarif ettiğimiz o dönem içerisinde atılanların bu ülkeye neler kazandırdığını da unutmayalım, tekrar hatırlayalım. Burada maalesef bu süreci istismar eden terör örgütü olmuştur. Onu, sonunda sabote eden de terör örgütü olmuştur. Tarihi bir fırsatı tepmiştir. Bu süreçte çok önemli kazanımlar elde edildi, demokratik kazanımlar anlamında olsun, hukuki reformlar, kardeşlik bağlarının güçlendirilmesi anlamında olsun. Türkiye elbette bu kazanımların gerisine düşmeyecektir. Bundan sonraki sürecin geleceği terör örgütünün silah bırakmasına bağlıdır. O zaman da bu sürecin nihai amacı örgütün silah bırakmasıydı, bugün de aynı hedef yerinde durmaktadır. Dolayısıyla buradan başka bir mana çıkartmak yanlış olur. Tabii ki böyle bir istismar, suistimal ya da sabotaj eylemleri artık hiçbir karşılık bulması mümkün değildir. Biz bir tarafta kamu düzenini inşa ederken, öbür tarafta vatandaşlarımızın temel hak ve hürriyetlerini garanti altına alacak adımları devlet olarak, hükümet olarak atmaya devam edeceğiz.”