Siyaset harîcileşirse
Haricilik, her zaman şöyle ya da böyle; az ya da çok var olan bir mezheptir, daha doğrusu bir zihniyetin adıdır. Haricîlik, İslâm tarihinin sadece bir döneminde var olmuş bir mezhep olarak değil; doğruları, yanlışa alet etme yolu olarak her zaman varlığını sürdüren ve dolayısıyla bu açıdan üzerinde dikkatli durulması gereken bir yaklaşımdır, bir anlayıştır.
İncelendiğinde görülecektir ki bu yaklaşımın, bu anlayışın ana hususiyeti, sığlık ve kılikçiliktir. Meselelerin özüne vâkıf olamamak, her şeyi zahire göre değerlendirmek , kendi siyasî görüşlerini paylaşmayanları tekfir ve tadlil etmek yani sapık görmek, adamın adamı olmak, bu zihniyetin bariz özelliğidir.
Siyasetin haricileşmesi işte böyle bir zihniyet meselesidir.Kendileri gibi düşünmeyen, istedikleri gibi hareket etmeyen herkesi, hakikati çiğneyenler olarak nitelemek,kılikçilikleri sebebiyle neyin ne zaman ve nasıl yapılacağını bilmemek de bu zihniyetin bir icabıdır.
Haricîlik, şekilciliktir. Bu sebeple de Haricîlik, gerçekleri kavrayamama, ayetleri ve hadisleri, olguları yanlış yorumlama ve doğruları yanlışlara alet etmenin adıdır… Bu zihniyete mensup olanlar ”havârîc” olarak tesmiye edilmelerinin yanı sıra ayrıca “harûrîye”,”el Muhakkime”, “Şürât” olarak da isimlendirildiklerini biliyoruz.
İster ayrılanlar anlamında hârici deyin, ister ilk toplandıkları yer olması itibariyle “harûrîye” deyin, ister Allah’tan başka kimsenin hüküm verme yetkisine sahip olmadığı gerekçesiyle hakem olayına itiraz ettikleri için “ el-Muhakkime “deyin, isterse de kendilerini Allah’a verenler, satanlar anlamındaki “şürât” deyin; bunlar, kendileri gibi hareket etmeyenleri “mürtekibu’l-kebâir”,büyük günah işleyenler olarak nitelemiş, saf dışı etmeye çalışmışlardır
Denildiği gibi haricilik, bir bakış açısı, bir zihniyet, bir anlayış olarak karşımıza çıkmıştır. Bu anlayışın, “akılcı-hadarî” bir söylemi yoktur; tepkiselci, kabilevî, siyasal söylemli bir anlayıştır. Hep zahirden gelir; zuhuru görmez, gözetmez. Farklı fikirlere, farklı yorumlara tahammül etmez… Psikolojisi, sürü psikolojisidir. Sormak, sorgulamak, elemek, eleştirmek, itiraz etmek gibi hususlardan rahatsızlık duyar.
Haricileşen siyaset de aynen böyledir. Yukarıdakiler,Pilot Büro üyeleri adeta örtülü bir Allahlık taslarlar… Yahut siyasetin bir Ruhpan Sınıfı kesilirler… Mensuplarından istedikleri de ağızlarından çıkanı ne bir eksik ne de bir fazla tekrarlamalarını isterler. İtiraz eden olursa, onu da derhal aforoz ederler ve siyaseti bir hitap olarak değil,inanılması gereken bir kitap olarak dayatırlar.Bir şey ilave etme,yeni bir şey söyleme imkânını asla tanımazlar.
Eğer bir hitap olarak görülecek olursa, muhataba, zaman ve mekâna göre hutbenin iradı gerekecektir. Haricileşen siyasetin takipçileri de yeni durumda yeni bir hitapla çıkabilecek yeterlilikte olmadıkları için de rahatsızlık duyarlar. Halkın muhtaç olduğu ateşi bulup getirmek, yahut böylesi bir talep, keyiflerini alt üst eder.Zira onlara göre böyle bir talep, hem sevimsizdir hem de bu talep de bulunanlar da sevimsizlerdir. İsterler ki ezilenler, kendi içlerinde o ezenleri daha da büyütsünler. Yine kendilerini bir murat ağacı yerine koyup, halkın da beklentileri için çaput bağlamasını beklerler.
Hariciliğin,haricileşen siyasetin hiçbir makuliyeti yoktur. En tehlikeli şey de, makuliyeti olmayan şeydir. Meşruiyetini makuliyetten arayacağı yerde mecburiyetten arar. Bu arayış, tükenmişliğin adıdır.Ve bu çok vahim bir yenilgidir! Söz konusu olan da “kafa yenilgisi” dir!
Ehl-i Rey’e göre her yenilgi geçicidir, tıpkı hiçbir zaferin sürekli olmadığı gibi. Fakat, kafalardaki yenilginin çaresi yoktur. Yenilgisi, kaybı kafada başlayan bir insanın yahut bir siyasi hareketin başarı şansı olamaz. Kafa yenilgisi de, işte haricileşen bir siyasetin sonucudur.
Soruyorum: Kamarasındaki rahatlığı için, içinde bulunduğu gemiyi yakacak, batıracak; içinde oturduğu evi tahrip edecek kadar bir aymazlık içerisine insan düşebilir mi? Böylesinin aklı, milletin gönlüne simetrik bir akıl olabilir mi?
Beyler!Hiçbir soru, kendisine kayıtsız kalınmasını affetmez. Hele de haricileşen siyasetin sebep olduğu sorular asla!
Sıkıntıların ana sebebi olarak bunu yani siyasetin haricileşmesini ve bu siyasetten beslenenleri görüyorum. Bu bir realitedir. Bunu görmemenin mazereti yoktur.İspanyolları at sırtında gördüklerinde ,at ile insanı birbirinden ayıramamış, ikisini bir tek canlı saymış o günün Kızılderilileri, bu hususta mazur görülebilirler.Çünkü o zamanlar, Kızılderililerde at kavramı yoktu. Ama, şu an görülemezler!
Her nazar,kendi manzarasını yaratır derler, yanlış mı?Siyasetin haricileşmesi de gayet tabi her yerde kendi manzarasını yarattı.Arkasından haricileşen siyaset, insanlık için önce bir “korku” sayıldı, daha sonra “engel” sayıldı,şimdi de “sorun” sayılmaktadır.
Doğru değil mi?
Gülhan HALİLOĞLU