22.11.2024 -Türkiye Son Habercilikte Son

TATİL

TATİL

Şu sıcak günlerde bir tatil yazısı iyi gider diye düşündüm…

                İnsan hayatının en güzel yılları hangi yıllar deseler, hiç düşünmeden yüksek öğrenim yılları derim…..Ana yok, baba yok, karışan yok, sorumluluk yok, geç geldin, erken geldin diyen yok …

                Bundan güzel şey olur mu? 

                Tatil herkesin özlemi! ama talebesin sen, tatil senin neyine, karnını zor doyuruyorsun otur oturduğun yerde ….

                İşte bu ahval ve şerait içerisinde, tatil bizimde hakkımızdır  diyerekten arkadaşlarla bir çadır bulup tatile gitmeye karar verdik….

                 Fethiye’ye 18 km mesafelik bir koy olan Katrancı koyuna konuşlandık. Güneşin girmeye gücünün yetmediği sıklıktaki çam ağaçları arasında bir seki bulup çadırımızı inşa! ettik ….

                Günlerden bir gün tam önümüze yabancı plakalı bir otomobil ve içinden bir Japon !!!aile; Bir kadın, bir erkek ve bir çocuk indiler ve çadırlarını inşa! etmek için çalışmalara başladılar. Vakit akşama yakın, biz gençler kendi aramızda, nasıl olsa bunlar Japon! anlamazlar düşüncesiyle fütursuzca, rahat rahat, bazı bölümler sinkaflı bir şekilde bağıra çağıra konuşuyoruz.

                Ertesi gün sabah kalktığımızda Japon! aile kahvaltı yapıyordu ve birden ” Fatma çayım bitti ” diye bir ses duyuldu, o an yer yarılsa içine girseydik daha iyiydi. Aramızda, Türkmüş lan bunlar…diye diye söylenmeye başlamıştık, velhasıl rezil olmuştuk istemeye istemeye…..

                  Bu hatayı telafi etmemiz gerekiyordu, bu görevi ben üstlendim, gidip durumu tüm açıklığıyla anlattım, amacımızın saygısızlık yapmak olmadığını, kendilerini yabancı zannettiğimizi, dolayısıyla bu kadar rahat davrandığımızı anlattım. Durumu anlayışla karşıladılar, tabi Avrupa görmüş insan daha bir başka oluyor! 

                 Eskişehirli ve Tatar olduklarını onun için bu kadar Japon’a benzediklerini ve köylerine gitmeden kısa bir tatil yapmak istediklerini anlattılar, artık ahbap olmuş, sürekli birarada vakit geçiriyor ve sohbet ediyorduk….

                 Artık iyi bir komşu olmuştuk.

                 Birkaç gün sonra Almanya dan Yamaha motorla birlikte şişme bot getirdiklerini, eşinin balığa çıkmasını istediğini belirtip, balık avı konusunda tecrübemizin olup olmadığını sordu, hanımından çok korkan biri olduğu her halinden belli oluyordu, mutlaka balığa  çıkmam lazım diyerek titreyerek konuşuyordu. Bende balıkavı konusunda hiç tecrübemizin olmadığını ancak çok istiyorsa ki zaten mecburdu, buranın balıkçısı Fişh!! Seyfi ile konuşabileceğimi söyledim. 

               Fişh Seyfi her gece yarısı teknesiyle balığa  çıkar, sabah döner ve tuttuğu balıkları öğlene kadar satar, sonra uyumaya gider. Uzatmayayım, Fişh Seyfi bize bir lüks lambası ve çok iğneli, tüylü çapari dedikleri bir olta alıp kendiyle beraber gelebileceğimizi söyleyince bizimkinin sevincini görecektiniz.

                       Gece yarısı Bismillah deyip Fişh Seyfi önde biz arkada denize açıldık, Fişh Seyfi giderken parakete dediği ağları sere sere, ki dönüşte bunları toplayacakmış, açıkta bir yerde demir atıp lüksümüzü denize doğru tutup lüferleri beklemeye başladık. Fişh Seyfi bir yana bir düzenek diğer yana bir başka düzenek koymuş kendide ortada çilingir sofrasını kurmuş demlenirken bir o olta hareket ediyor bir öbür olta, bir onu çekiyor bir öbürünü.

                     Hasıl-ı kelam biz bir tane dahi tutamadan dönmek zorunda kaldık, ha yalan olmasın bir tane güzel bir parça yakaladık ama ne kaygan bir şeymiş onu da  elimden kaydırıp denize düşürdüm. 

                        Sabah dönüşte ben biran evvel gidip yatmayı düşünürken, bizimki kıvranmaya başladı ; 

                        “Ben hanıma ne diyeceğim? “

                         “Ne diyeceksin, tutamadık dersin olur biter dedim,” 

                         “Yo inanmaz, siz balığa gitmediniz, bütün gece neredeydiniz diye başımın etini yer”.. ….

                         Adam dokunsan ağlayacak …….buldum ! dedim ,sevindi…

                        Fişh Seyfiden balık alalım, ben tuttum dersin deyince sevinçten  boynuma, boğazıma sarıldı.

                          Fişh Seyfi den balıkları aldık, ve sevinçle çadırlarımıza yöneldik…..

                          Ama bir hata yapmışız…

                          Balıklardan Lagos balığını almışız, oysa lagos oltayla yakalanmaz paraketeyle yakalanırmış, cahillik işte…..

                          İyi ki  bizimkinin hanımı balıktan pek anlamıyordu da bir aile faciasını kazasız belasız atlattık…

                            Ertesi gün bizimkinin hanımı, komşu  komşu, balık çok lezzetliydi, bu akşam yine çıksanıza..

Reklam
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.