TürkiyeSON - 28.03.2024 -

Türkiye bilgi toplumu olmaya..

Türkiye bilgi toplumu olmaya..

Malatya eski Valilerinden Ulvi Saran aljazeera.com.tr‘de yazarlık yapmaya başladı.  2009-2012 arasında Malatya Valisi olarak görev yapan Saran, bir süre Başbakanlık Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı olarak devma etti. Ulvi Saran şimdi ise aljazeera.com.tr‘de  yazarlık yapıyor..

 ıorıoMalatya eski valisi Saran’ın yazısı ise, Bilgi ve iletişim teknolojileri oldu..

Bilginin, yenilik ve rekabete dayalı üretimin temel kaynağı ve dolayısıyla ilerleme ve kalkınmanın itici gücü olamadığı bir toplumsal ve ekonomik yapıda, Türkiye örneğindeki gibi işlevsizleşmesi, etkisizleşmesi, talep ve itibar görmemesi, dolayısıyla sembolik ve soyut bir varlık olarak kalması kaçınılmazdır.
Bilgi ve iletişim teknolojileri, Türkiye’de üretim ağırlıklı değil tüketim ağırlıklı bir sektör.
Sanayi toplumunda ekonomik ve toplumsal gelişmenin itici gücü olan makine ve insan emeğinin yerini bilgi toplumunda akıl gücü ve bilgi kaynaklarının aldığı ifade edilir. Bilgi çağında yoğun bilgi ve iletişim teknolojileri ile bilgi ağları ve veri tabanlarının kullanımı bilgi toplumunun temel ve ayırt edici özelliklerini oluşturuyor.
Bilgi ve iletişim teknolojilerinin (BİT) gelişimi, ekonomik ve sosyal hayatın tüm alanlarını etkilemiş, ticari ve sosyal hayatı ve geleneksel endüstrileri sayısallaştırmış, tüm sektörlerde yeni üretim tekniklerinin ve iş modellerinin ortaya çıkmasını sağlamış, bu alandaki gelişmelerin ortaya çıkardığı ürün ve hizmetler yepyeni bir sektörü, bilgi teknolojileri sektörünü ortaya çıkarmıştır. Akıllı cihaz kullanımının, e-ticaret ve e-hizmet uygulamalarının artması, mobil uygulama pazarının büyümesi ve çok yakında insanların temel ihtiyaçlarının karşılanmasında giyilebilir teknolojilerin büyük bir ağırlık taşıyacak olması, bilgi ve iletişim teknolojileri alanında ve dolayısıyla bilgi toplumu olma yolundaki hızlı gelişmenin maddi ve somut göstergeleridir.
“Bilgi toplumunu yakalamış olmak tek başına bilgisayar kullanımının belli bir düzeye gelmiş olması ve ağ teknolojilerinin günlük hayatta yaygın bir biçimde yer almasıyla sınırlı değildir. ”
Bilgi toplumu olmak gerçekte neyi ifade ediyor?
Bilgi toplumunu yakalamış olmak tek başına bilgisayar kullanımının belli bir düzeye gelmiş olması ve ağ teknolojilerinin günlük hayatta yaygın bir biçimde yer almasıyla sınırlı değildir. Bunların çok ötesinde birtakım özelliklerle; bilginin yenilikçi ve üretici niteliğiyle arz ve talep mekanizmalarında dinamik bir faktör olarak yer almasını sağlamak, bilgiyi ilerleme ve yeniliğin harekete geçirici gücü ve temel bileşeni olarak kullanabilmek, bilgiyi bilimsel ve teknolojik gelişme ve üretim mekanizmalarında bir girdi ve değer olarak kullanabilmek, bilgiye dayalı değer zinciri oluşturmak ve bilginin ekonomik büyüme ve gelişmenin lokomotif unsuru olmasını sağlamakla ilgilidir.

Bilgi toplumunun rekabetçilik ve yenilikle ilişkisi ve Türkiye
Türkiye dünyanın ilk 20 ekonomisi arasında yer almasına rağmen, Dünya Ekonomik Forumu’nun ülkeleri kurumsal altyapı, makroekonomik çevre, eğitim düzeyi, üretim, işgücü ve finansman piyasalarının gelişmişliği, iş modellerinin yetkinliği, teknolojik uygunluk altyapısı ve yenilikçilik faktörleri açısından kaynaklarını ne kadar etkili kullanabildikleri ve küresel rekabete ne kadar hazır oldukları konusunda sıraladığı “2014-2015 Dünya Rekabetçilik Endeksi”nde 45’inci sırada yer almış bulunuyor. 144 ülke arasında birinci İsviçre.Endeksin ilk 20 sırasında yer alan ve dünya ekonomisine özellikle üretim ve ihracat alanında yön veren ülkelerin bilimsel ilerleme, teknolojik gelişme ve yenilikçilik yönünden de öncü konumunda oldukları, toplam ihracatları arasında yüksek teknoloji esaslı ve yüksek katma değerli ürünlerin en yüksek payı taşımasından da anlaşılıyor. Bu bağlamda yıllık ihracat gelirleri içinde yüksek teknoloji esaslı sanayi ürünlerinin yüzdelik oranı Güney Kore’de 26.2, ABD’de 17.8, Japonya’da 17.4, Almanya’da 15.8 iken Türkiye’de yalnızca 1.8 düzeyindedir. Şüphesiz, gelişmiş ülkelerin sahip oldukları bu üretim ve ihracat modeli, aynı zamanda bilginin üretici bir değer ve sermaye gücü olduğunu ve bilgi temelli yapı ve süreçler üzerinden işleyen bilgi ekonomisinin varlığını ve gelişmişlik düzeyini ortaya koyuyor.
Dünya ülkelerini yenilikçi kapasitelerine, bilim ve teknolojide ve ekonomide ürettikleri yenilikçi çıktılara göre sıralayan ve özellikle yeniliğin arkasındaki beşeri sermayeye vurgu yapan “2014 Küresel Yenilik Endeksi”nde ise Türkiye 143 ülke arasında 54’üncü sırada yer alıyor. Sıralamada İsviçre yine birinci durumda.

REKABETÇİLİK, YENİLİK VE BİT’DE TÜRKİYE’NİN YERİ

Türkiye, 2014-2015 “Dünya Rekabetçilik Endeksi”nde 144 ülke arasında 45’inci;
2014 “Küresel Yenilik Endeksi”nde 143 ülke arasında 54’üncü;
2013 “Bilgi ve İletişim Teknolojileri Gelişmişlik Endeksi”nde ise 166 ülke arasında 68’inci sırada yer alıyor.
Bilgi toplumunun ölçüm kriterleri ve temel göstergeler
Uluslararası İletişim Birliği’nin hazırladığı 2013 yılı “Bilgi ve İletişim Teknolojileri Gelişmişlik Endeksi”nde Türkiye, 166 ülke arasında 68’inci sırada yer alıyor (Birinci Danimarka). Erişilebilir altyapı, teknoloji kullanım yoğunluğu ve teknolojiyi kullanma kapasitesi bilgi toplumu gelişme sürecinde birbirlerini takip etmesi ve tamamlaması gereken aşamalar. Endeks kapsamında bu üç aşama altında yer alan 11 temel gösterge (sabit ve mobil telefon abonesi sayısı, kullanıcı başına uluslararası internet bant genişliği, hane sahiplerinin bilgisayar sahibi olma ve internete erişebilme oranı, nüfus içinde internet kullanan kişilerin oranı, sabit ve kablosuz geniş bant aboneliği sayısı, yetişkin okur yazarlık oranı, orta ve yüksek öğrenime devam etme yüzdesi) bilgi toplumuna erişme seviyesini ölçme ve bilgi toplumu performansı açısından ülkeler arasında karşılaştırma yapma imkânı sağlıyor.
Bu temel göstergelerin yanında bilgi ve iletişim araçlarına erişim ve bunların kullanımı için ödenen fiyatların seviyesi de BİT Gelişmişlik Endeksinin temel kriterleri arasında yer alıyor. Türkiye, ülkeler arasında sabit telefon, mobil telefon ve sabit bant genişliği kullanımına ödenen aylık bedellerin kişi başı milli gelir içindeki oranını gösteren “BİT Fiyat Sepeti” sıralamasında da pahalılık düzeyi açısından 67’nci sırada. Listenin ilk sırasında yer alan Çin ayda milli gelirinin yüzde 0.2’sini, 2’nci sırasında yer alan Singapur yüzde 0.3’ünü öderken, Türkiye milli gelirinin yüzde 1.8’i oranında ödeme yapıyor. Fiyat düzeyinin yanında gelişmişlik sıralamasında bir diğer önemli faktör de internete bağlantı hızı. Türkiye erişim ve kullanım fiyatlarının yüksekliğinin yanında, internete erişim hızı açısından da pek şanslı değil; Güney Kore’nin birinci olduğu listede 34’üncü sırada yer alıyor.
Türkiye söz konusu raporda, internet kullanan bireylerin nüfus içindeki ağırlığı bakımından yüzde 48 oranıyla, dünya ortalamasının üstünde, ancak gelişmiş ülkeler ortalamasının altında yer alıyor. Mobil ve geniş bant internet bağlantısında G-20 ülkeleri arasında ise, Meksika, Endonezya ve Hindistan’ın önünde 16’ıncı sırada bulunuyor.
BİT harcama kompozisyonu içinde bilginin bilimsel ve teknolojik gelişmede ne kadar yoğun ve etkili kullanıldığını ve dolayısıyla bilgi ekonomisinin gelişmişlik düzeyini ortaya koyan en önemli gösterge, BİT servis harcamaları ile (danışmanlık, uygulama hizmeti, eğitim vb) paket yazılım harcamalarının oluşturduğu oran. 2012 yılında toplam 21.4 milyar dolar düzeyinde BİT harcaması yapan Türkiye’nin bu iki kaleme ayırdığı tutar ise yaklaşık beşte bir düzeyinde.
BİT harcamalarının geri kalan yüzde 80’in üzerindeki oranını iletişim harcamaları, araç ve ekipman (mobil ve sabit bilgisayarlar, akıllı cihazlar vb) ve çağrı merkezi sistemleri oluşturuyor. Görüldüğü gibi Türkiye BİT pazarı, yazılım ve servis harcaması ağırlıklı değil, çok büyük oranda donanım ağırlıklı bir pazar. Bu da sektörün bilginin üretimi ve arttırılmasına, yani yeni katma değer üretimine ve yüksek teknoloji geliştirilmesine değil; ağırlıklı olarak elektronik araç ve ekipmanın ve bilgi iletişim araçlarının kullanılmasına dayanan bir yapı arz ettiğini ortaya koyuyor. Diğer bir ifade ile BİT sektörü Türkiye’de üretim ağırlıklı değil tüketim ağırlıklı bir sektör.
“Türkiye’de bilgi ve uzmanlığa ne kadar önem verildiği sorusu; ekonominin ne kadar rekabetçi bir yapıya sahip olduğu, ne kadar yüksek teknoloji ve katma değer esaslı üretim yaptığı, yönetimde ne kadar geniş bir vizyona ve uzun vadeli stratejiye göre hareket ettiği, kaynaklarını ne kadar etkili kullanabildiği ile doğrudan bağlantılıdır. ”

2023 hedefleri yolunda…

Bilgi ve uzmanlık, rekabetçi bir piyasada talep görür ve yalnızca yeniliği takip eden, bilimsel ve teknolojik ilerlemeyi hedefleyen bir örgütlenme ve üretim altyapısında gelişme şansı bulur. Bilginin, yenilik ve rekabete dayalı üretimin temel kaynağı ve dolayısıyla ilerleme ve kalkınmanın itici gücü olamadığı bir toplumsal ve ekonomik yapıda, Türkiye örneğindeki gibi işlevsizleşmesi, etkisizleşmesi, talep ve itibar görmemesi, dolayısıyla sembolik ve soyut bir varlık olarak kalması kaçınılmazdır. Bu açıdan, üniversitelerin en parlak mezunlarının edindikleri bilgileri hayata geçirecekleri ve geliştirebilecekleri yenilikçi ve rekabet şartlarında üretim yapan kuruluşlarda iş bulamadıkları için yalnızca geleneksel üretim dallarında ya da satış ve pazarlama bölümlerinde çalışmak zorunda kalmaları; piyasadaki konjonktürel değişmeleri iyi izleyen, fırsat kollayan, rant yollarını bulmaya odaklanan ve bilgiden daha çok kurnazlığıyla öne çıkan kişilerin bilgi ve uzmanlık sahibi ve donanımlı kişilere göre daha çok itibar görmeleri ve daha yüksek ücret almaları bu gerçeği gözler önüne seriyor.
Bu bilgi ve tespitlerden hareketle Türkiye’de bilgi ve uzmanlığa ne kadar önem ve değer verildiği sorusu; Türkiye ekonomisinin ne kadar rekabetçi bir yapıya sahip olduğu, ne kadar yüksek teknoloji ve katma değer esaslı üretim yaptığı, sistem kurma ve örgütlenme becerisinin ne kadar yüksek olduğu, yönetimde ne kadar geniş bir vizyona ve uzun vadeli stratejiye göre hareket ettiği, kaynaklarını ne kadar etkili kullanabildiği ile doğrudan bağlantılıdır. Şüphesiz uzun vadeli bir perspektiften hareket etmeyen, değer zinciri kurmayı amaçlamayan, tutarlı ve kalıcı bir sisteme dayanmayan, teknolojik yeniliklere ve uluslararası rekabete odaklanmayan; buna karşılık konjonktürel dalgalanmalardan hareketle ve kısa vadeli operasyonlarla servet büyütmeyi amaçlayan, dolayısıyla rant edinmeye odaklanan bir girişim modelinin bilgi ve uzmanlık yerine kurnazlığı, vizyon ve strateji yerine fırsatçılık ve manevra kıvraklığını öne çıkarması kaçınılmazdır.
Bu çerçevede Türkiye’nin son 12 yılda sosyal ve ekonomik alanda sağladığı kalkınma başarısının 2023 hedefleri ve küresel rekabet ortamıyla uyumlu, uzun vadeli ve sürdürülebilir bir zemine oturabilmesi için; bilgi birikimi, uzmanlık ve nitelikli insan faktörünün değer üretim sisteminin ana omurgasını oluşturması, toplumsal hayatın tüm alanlarında, tüm yapılarda ve tüm süreçlerde en önemli üretim unsuru olarak değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
Doç. Dr. Ulvi Saran, Eski Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı, Vali. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Bölümü’nden mezun oldu. Kamuda önce Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı’nda sözleşmeli uzman olarak çalışmaya başladı, ardından çeşitli ilçelerde kaymakamlık yaptı. 1992-2003 arasında İçişleri Bakanlığı’nda Mülkiye Başmüfettişi olarak görev yaptı. Sağlık Bakanlığı’nda Müsteşar Yardımcılığı görevinde bulundu. 2009-2012 arasında Malatya Valisi olarak görev yapan Saran, daha sonra Başbakanlık Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı olarak atandı; 22 Eylül 2014 tarihine kadar bu görevde bulundu.

Reklam
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.