“ÜLKEYİ VEKİLLER DEĞİL TROLLER YÖNETİYOR”
“ÜLKEYİ VEKİLLER DEĞİL TROLLER YÖNETİYOR”
“ŞU ANDA BİR PARALEL DEVLET YAPISI VAR; BAŞINDA DA PELİKANCILAR
VAR!”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Adalet Komisyonu’nda
görüşülerek Ak Parti ve MHP milletvekillerinin oylarıyla kabul edilen çoklu baro
düzenlemesi görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmada iktidarı sert biçimde eleştirdi.
“TÜRKİYE’NİN HAYATİ SORUNLARI DURURKEN BARO DEĞİŞİKLİĞİ
OLACAK İŞ DEĞİL!”
Corona pandemisinin Türkiye’de yaşayan her insanı etkilediğini ve pek çok kesimin ciddi
sorunlarla karşılaştığını belirten Ağbaba; “Devleti yönetenlerin bu süreci toplumu birleştirerek
aşması gerekirken toplumu ve kuruluşları bölerek yönetmeye çalışıyorlar. Allah aşkına,
Türkiye’nin bugün konuştuğu baroların seçim sistemini değiştirmek mi birinci gündem
maddemiz? Tabii ki hayır. Türkiye’de ekonomik kriz her geçen gün derinleşirken, ülke
nüfusunun yarısından fazlası açlıkla boğuşurken, sadece pandemi döneminde 5 milyon çalışan
gelir kaybına uğramışken, ülkede aylık geliri sadece bin TL’den az olan 22 milyon vatandaş
bulunurken, ülkemizde gerçek işsiz sayısı 14 milyona dayanmışken, işsizlik, yoksulluk yandaş
kamuoyu şirketleri tarafından bile birinci sırada gösterilirken, dolar tarihî rekorlar kırarken,
sadece elektrik faturasını ödeyemeyen 4 milyon kişi varken, israf ve şatafat
kurumsallaşmışken, esnafı, çiftçisi, sanayicisi yaşamak için mücadele ederken yani
Türkiye’nin önünde hayati sorunlar dururken ve hep birlikte bu meseleyi çözmemiz
gerekirken karşımıza baro değişikliği geliyor, hakikaten olacak iş değil. Bu dönemde böyle
bir gündem hangi ihtiyaçtan doğdu, sizler bile mantıklı bir açıklama getiremiyorsunuz. Bu
teklifi getirenler âdeta akıl tutulması yaşamaktadır.” İfadelerini kullandı.
“BARO BAŞKANLARINA YAPILANLAR MECLİS İÇİN DE DEMOKRASİMİZ
İÇİN DE UTANÇ VERİCİDİR!”
Baro Başkanlarının TBMM Çankaya kapısında bekletilmelerinin ve Meclis içerisine
alınmamalarının tarihi bir utanç olduğunu kaydeden Ağbaba, “Bu değişiklik gündeme geldiği
günden beri yaşadıklarımız hem demokrasimiz hem de Meclisimiz açısından rezilliktir ve
utanç vericidir. Buradan bütün siyasi parti vekillerine sormak isterim: Seçim dönemlerinde
hangi vekil Anadolu’nun bir barosunun kapısında kaldı ya da hakarete uğradı? Seçim
zamanlarında kapısında kuyruk oluşturduğumuz, devlet protokolünde ilk sırada olan barolar,
baro başkanları, avukatlara yapılanlar, bizlere yaşatılanlar bir utancın, ayıbın dışında ülkemizi
de dünyada rezil eden bir durumdadır. Milliliği ve yerliliği dilinden düşürmeyenler maalesef
ülkemizin dünyadaki itibarını yerle bir etmişlerdir. Bakın, baro başkanları hem yağmurda
kaldılar geçtiğimiz hafta hem de dört günden beri Meclisin kapısında bekliyorlar. Burada
avukat olan hukukçular neden baro başkanlarını içeri davet etmiyor? Onun da açıklaması
şudur: AKP ve bu teklifi getiren avukatlar baro başkanlarının yüzüne bakacak yüz
bulamıyorlar.” Dedi.
“FATİH TEZCAN POLİS MEMURU, HİLAL KAPLAN EMNİYET MÜDÜRÜ,
ERSOY DEDE SAVCI, CEM KÜÇÜK SULH CEZA HÂKİMİ!”
Yargıya güvenin %30’lara düştüğünü ve yargının parsel parsel pay edildiğini söyleyen
Ağbaba şöyle konuştu: “Bugün yaşananlar aslında hukuk devletinin yok edildiği, Anayasa’ya
karşı bir darbe sürecidir. Türkiye’nin 200 yıllık demokrasi deneyimine ve kazanımlarına
yapılmış bir kıyımdır ve suikasttır. Bütün kamuoyu yoklamalarında yargıya güven yüzde
30’ların altındadır. Cumhur ittifakına oy verenler dahi yargıya güvenmemekte iken yapılması
gereken şey yargıya güveni arttırmak, yargı bağımsızlığını tekrar inşa etmek gerekirken
baroların seçim sistemiyle uğraşılmakta. Allah bu teklifi getirenlere ve bu teklifi
destekleyenlere akıl fikir versin demekten başka bir şey gelmiyor. Yargı âdeta parsel parsel
edilmiş, Hakyolcular, Menzilciler, İsmailağacılar, korunan gizli FETÖ’cüler, pelikancılar,
İstanbul grubu gibi yapılar yargıda egemen. Bakın Türkiye’nin durumuna değerli
milletvekilleri, Fatih Tezcan polis memuru, Hilal Kaplan emniyet müdürü, Ersoy Dede savcı,
Cem Küçük sulh ceza hâkimi gibi görev yapmaktadır.” Dedi.
“ÜLKEYİ VEKİLLER DEĞİL TROLLER YÖNETİYOR”
Türkiye’nin trollerin yönettiği bir ülke durumuna geldiğini söyleyen Ağbaba, “Her bakanın,
her yöneticinin bir trol ekibi var, Soylu’nun ayrı trol ekibi var, Fahrettin Altun’un ayrı trol
ekibi var, memleket troller ve pelikancılar tarafından yönetiliyor. İktidarın hangi yasayı
çıkaracağına, kimin tutuklanacağına, hangi kurumun itibarsızlaştırılacağına troller karar
veriyor. Hangi vekilin hangi “tweet”i atacağına da bu troller karar veriyor. Bakın, bir örnek
vereceğim: Bir meczup var hepinizin yakından izlediği, takip ettiği ve zaman zaman sizleri
tehdit eden bir meczup var, ismi Fatih Tezcan, Twitter’de yazıyor “Bu konuyla ilgili kaç vekil
“tweet” atacak, kaç grup başkan vekili bu konuya destek verecek?” diye soruyor ve ikinci gün
alınan talimatlar sonucunda vekiller ve grup başkan vekilleri Fatih Tezcan’ın söylemiş olduğu
“tweet”leri atıyor. Hangisi trol, hangisi vekil, belli değil. Eskiden grup başkan vekilleri bir laf
eder, troller onu tekrarlardı, ona uyarlardı, şimdi troller söylüyor, vekiller, siyasetçiler tekrar
ediyor. Bütün meşru zeminler kaybedildi, bütün kurumlar işlevsizleştirildi, kişilerin bir önemi
kalmadı. Milletvekilinin bedensel varlığı ve parmağı dışında hiçbir şeye gerek duyulmuyor.
Sizin zihninizin, kalbinizin, vicdanınızın hiçbir önemi yok. O parmaklar yoklamaya şifre
girme için, yukarıdan gelen talimatlara “Evet” demek, muhalefetten gelen taleplere “Hayır”
demek için ve trollerin istediği “tweet”leri atmak için kullanılıyor. Siyaset ve siyasetçiler
maalesef bir yalıdan yönetiliyor. O pelikan kuşu ne isterse o konuşuluyor, troller, Fatih
Tezcan gibiler ne derse o gündem oluyor. Rahmetli Kamer Genç uyarmıştı ve siz o zaman
saldırmıştınız ‘Kimin abisi var?’ diyordu ve siz ona saldırıyordunuz. Bakın genel müdürün
abisi bir çaycı olabilir, generalin abisi bir astsubay olabilir ya da bir hâkimin abisi mübaşir
olabilir.” Dedi.
“ŞU ANDA BİR PARALEL DEVLET YAPISI VAR; BAŞINDA DA PELİKANCILAR
VAR!”
Konuşmasının devamında Ağbaba, pelikancıların devlet içerisinde paralel bir yapılanma
yarattığını belirtti: “Şu anda da bir paralel devlet yapısı var; basının, gazeteciler in, yazarların,
çizerlerin başında pelikancılar var. Onlar ne isterse Türkiye onu konuşuyor, hatta daha ileri
gidelim onlar başbakan bile değiştirebiliyor, bakan bile atayabiliyorlar, bürokrat
atayabiliyorlar ve ayar verebiliyorlar. Sosyal medyadaki trollerinin başında Fatih Tezcan var,
yargının tepesinde İstanbul grubu var, cemaatler var, 3 yapı ayrı ayrı Fahrettin Altun’a bağlı.
Bu ülkede neye iftira atılıyorsa neye küfür ediliyorsa neye şantaj yapılıyorsa ve basına ne ceza
veriliyorsa bu paralel devlet yapısının emir ve komutasında yapılıyor. Tekrar söyleyelim:
Türkiye’de şu anda bir paralel yapı var. Türkiye medyası, RTÜK’ü, bürokrasisi, yürütmesi,
yargısı bu paralel yapı tarafından yönetiliyor. Bu paralel yapı tarafından yönetilen medyada
Atatürk’ün şahsına, Atatürk’ün annesinin kişisel namusunu küfür edenlerle ilgili RTÜK işlem
yapmıyor, tık yok ama siyasi eleştiri yapan Tele1 TV, Halk TV son yirmi beş yılın en büyük
cezasıyla cezalandırılabiliyor.” Şeklinde konuştu.
“BU DÜZENLEME UCUBEDEN DE BETER”
Getirilmeye çalışılan baro seçim sisteminin ucubeden beter olduğunu söyleyen Ağbaba şöyle
konuştu: “Bu teklifi hazırlayanlar hâlâ ‘Millî irade.’ yalanını söylüyor, bunu da anlamak
mümkün değil. Bir, iki örnek vereceğim değerli milletvekilleri: 48 üyeli Ardahan Barosunun
4 delegeyle temsil ediliyor, 46 bin üyeli İstanbul Barosu 13 delegeyle temsil ediliyor;
Ardahan’da 10 avukata 1 delege, İstanbul’da 3 bin avukata 1 delege düşüyor. 4.757 üyesi olan
Antalya Barosu 4 delege, 48 üyesi olan Ardahan 4 delegeyle temsil ediliyor. 12 Eylül darbesi,
İstanbul Barosunun kapısına bir mühür vurmuştu, o mühür hâlâ İstanbul Barosunda
sergileniyor. 12 Eylül paşalarının bile darbecilerinin bile yapamadığı maalesef bugün
yapılmaya çalışılıyor. Bu aslında 20 Temmuz sivil darbe döneminin uygulamalarıdır ve
demokrasimizin kurumları ve demokrasimiz bir saldırı altındadır. Bakın, 15 Temmuz
darbecilerinin yapmak istediklerini bir bir gerçekleştiriyorsunuz. Barolar FETÖ’nün
hedefiydi, basın FETÖ’nün hedefiydi, yargı FETÖ’nün hedefiydi ve bağımsız, özgürce
gazetecilik yapan gazeteciler FETÖ’nün hedefiydi. Onların silahla yapamadığını siz
parmaklarla yapmak istiyorsunuz. Aslında AKP vekillerine, sizlere üzülüyoruz. Türkiye’yi
kim yönetiyor, sizi kim yönetiyor hakikaten sorgulamak lazım. Bakın, birçoğunuz bir siyasi
hareketin temsilcilerisiniz emek vererek bugün milletvekilliği yapıyorsunuz ama ülkeyi
yönetenlere bir baktığımız zaman kimisi dönme, kimisi devşirme, kimisi jöleliler tarafından
yönetiliyor. Bugün Mecliste bulunan AKP millletvekilleri, gece gündüz çalışarak onların
vermiş olduğu yasaları çıkarmaya çalışıyor. Birileri de saraylarda, yalılarda viskilerini
yudumluyor, sizlere talimat veriyor. Hakikaten bir milletvekili olarak düştüğümüz durum
hazindir. Bu durumun mutlaka düzeltilmesi gerekiyor. Bakın, barolarla ilgili yapılan
uygulama demokrasiye bir saldırıdır, demokrasi saldırı altındadır ve bu demokrasiyi
korumakta bizlerin görevidir. On sekiz yıl önce iktidara ‘Özgürlük.’ diye “Demokrasi.” diye
gelen kadrolar maalesef bugün demokrasiyi katletmekte, demokrasinin bütün kurumlarına
saldırmaktadır.” dedi
“FETÖ’NÜN EN BÜYÜK PROJESİNİ AKP HAYATA GEÇİRİYOR!”
Konuşmasının sonunda Ağbaba, çoklu baro düzenlemesinin FETÖ’nün projesi olduğunu
hatırlattı: “Siz ‘Millî irade’ diyorsunuz ama ‘Çobanın oyuyla vatandaşın oyu bir mi?’
diyenlere rahmet okutuyorsunuz. 12 Eylül’ün darbeci paşalarına rahmet okutuyorsunuz.
Kenan Evren yatağından kalksa uyunsa sizlerle gurur duyardı “Bizim çocuklar benden daha
iyi. Boynuz kulağı geçti.” derdi. Sözlerime son verirken tekrar söylemek isterim: Maalesef
Türkiye ve Meclis itibarsızlaştırılmıştır, Meclisi maalesef vekiller değil dışarıdan tutulan
tutmalar, dönmeler ve jöleliler yönetmektedir. Keşke bu teklife siz de inanabilseydiniz, sizin
de inanmadığınızı biliyoruz. Geçmişte FETÖ’nün en büyük projesi yandaş barolar
oluşturmaktı, maalesef bugün yandaş barolar oluşturulmaya gidiliyor. Kimisi AK PARTİ
barosu olacak kimisi bozkurt barosu olacak. Bu teklife “Evet.” diyeceğinizden, size verilen
talimatları aynen uygulayacağınızdan kuşkumuz yok. Ama bir şey söyleyelim değerli
arkadaşlar: Lütfen özgür irademize sahip olalım, hepimiz tarihe not düşüyoruz. Bu teklifin
altında, maalesef dün FETÖ’nün emriyle bıyık kesenler ve bir emirle de bıyık bırakanların
imzası var. Bu teklifi kabul etmediğimizi, reddettiğimizi kamuoyuna, tarihe bir not düşmek
adına söylüyoruz. Dün, Kamer Genç’e saldıranlar, bugün bizim haklı olduğumuzu görüyorlar.
Dün, Avrupa Birliğinin uyum yasasında Türkiye’yi mülteci hapishanesine çevirecek yasaya
‘Hayır.’ dedik, dinlemediniz. Yine 12 Eylül 2010’daki referandum da –ben o zaman il
başkanıydım- bu Mecliste Genel Başkanımız ‘Hayır, yapmayın, eğer 12 Eylül 2010
referandumu geçerse Türkiye’de yargı bir grubun eline geçer, o grubun da ne yapacağı belli
olmaz.” dedi ama dinlemediniz maalesef.’ İfadelerini kullandı.