TürkiyeSON - 25.04.2024 -

İslam Kılıç İle Mi Yayıldı?

İslam Kılıç İle Mi Yayıldı?

Bazı İslami olarak bilinen ılımlı kesimler, cihad sevgisini müminlerin kalplerinden çıkarıp atmak için “İslam kılıçla değil hoşgörü ile yayılır” gibi hezeyanlarda bulunuyorlar. Bunların Ku’an-ı kerimden nasibi bu kadar…

İslam, kılıç ile yayılmak için değil, kafirleri adam etmek için cihadı emreder. Kafirlerin şerrinden korunmak için kılıcı emreder. Bakınız Yüce Rabbimiz ne buyuruyor: “Onlarla çarpışınız. Allah onları sizin ellerinizle (onları) azarlandırsın hor ve aşağılık kılsın ve onlara karşı size zafer versin müminler topluluğunun göğsünü şifaya kavuştursun. “ (9/14) “Ey Peygamber kafirlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara karşı ‘sert ve caydırıcı’ davran.

Onların barınma yeri cehennemdir. Ne kötü bir dönüş yeridir o.” (66/9) “Allah’a ve Resûlü’ne karşı savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri, asılmaları ya da elleriyle ayaklarının çaprazca kesilmesi veya (bulundukları) yerden sürülmeleridir.

Bu, dünyadaki aşağılanmalarıdır, ahirette onlar için büyük bir azab vardır.” (5/33) Yavuz Sultan Selim’in şu meşhur kıssası da bu gerçeği izah eder. Bir gün Venedik elçisi (Antonio Jüstiniani) İstanbul’a gelir ve huzura çıkmak için izin ister. Bunun üzerine vezirler, eskiyen elbiselerini değiştirme ihtiyacı hissederek sadrazam aracılığı ile durumu Yavuz Sultan Selim Han’a bildirirler. Yavuz Sultan Selim bu isteği münasip görür ve izin verir.

Elçinin geleceği gün, bütün vezirler yeni elbiseleriyle padişahın huzuruna varırlar. Ancak gördüklerine inanmayarak dehşet ve hayrete düşerler. Zira Sultan Selim Han’ın üzerinde yine o eski ve sade elbiseleri vardır. Tahtına oturmuş, keskin kılıcını da çekip tahtın basamağına koymuştur. Karşı pencereden vuran gün ışığı karşısında kılıç parıl parıl parlamaktadır.

Bütün vezirler Sultanın sade ve eski elbiseleri karşısında kendi yeni ve görkemli kıyafetlerinden utanırlar. Nihayet elçi gelir ve görüşme gerçekleşir. Görüşmeden sonra Sultan Selim, Sadrazam’a bakarak: “Paşa, var elçiye sor, bizi nasıl bulmuşlar?” der. Sadrazam, padişahın emri üzere elçiye sorunca, şu cevabı alır: “O kılıcın parıltısı gözümü öyle aldı ki, Sultanı göremedim bile!” Yavuz, tebessüm ederek, şahadet parmağı ile kılıcı gösterir ve: “İşte kılıcımız küffarı kestikçe, kafirin gözü kılıcımızdan asla ayrılmaz ve bizi görmez.

Ama Allah esirgesin, bir gün kesmez olur ve parlamazsa, o zaman küffar bizi hem hor görür hem de tepeden bakar.” der. “Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah, yaptıklarını görendir.” (8/39)

Reklam
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.